“Dizi Gurusu” Nevzat Akdere’den 2018’e Dair
[highlight]Yine yılın sonuna geldik. Geçen seneki yazımda daha az dizi izleyeceğimden bahsetmiştim. 65 diziden 36’ya inmişim. Neredeyse yarı yarıya… Yeni yılda yine az ama öz dizi takip etme niyetindeyim. Herkese mutlu, sağlıklı, huzurlu ve kaliteli dizilerin bol olduğu bir yıl dilerim…[/highlight]
Kendime verdiğim sözü tutup geçen yıla göre daha az dizi izlediğimi söyleyerek söze başlayayım. Sayı, yine yüksek ama fahiş değil en azından. Hayal kırıklıkları kadar çok keyif aldığım yapımları da izleme fırsatı buldum 2018’de. Listemdeki dizileri asgari ipuçları vererek, tadını kaçırmadan anlatmaya çalıştım. Umarım başarılı olmuşumdur. Keyifli okumalar…
DEVAM EDENLER
The Big Bang Theory
Geride bıraktığımız 12 sezonu, birbirini tekrarlayan esprileri hatta spin-off’u bile çıkan diziyi bir 12 sezon daha izlerim. Mutlaka sıkılan, karşı görüşte olanlar vardır ama ben bu grupla çok eğleniyorum. Zaten amaç da bu değil mi? Hoş vakit geçirip stres atmak…
This Is Us
Dizi, ilk sezonunda yaptığı ters köşeleri özletse de beni hâlâ etkiliyor. Arada gözyaşı döktürmeyi de başarıyor.
The Last Man On Earth
Dünyada kalan son insanlar, 4. sezonun sonunda yayında kalmayı başaramadılar. Yeni karakter ve farklı olaylarla tutunmaya çalışsalar da bir türlü olmadı. Bence doğru olan buydu. Tandy’nin tuhaflıklarına bir bölüm daha dayanamazdım.
The Walking Dead
Önemli karakterleriyle bir bir vedalaşan The Walking Dead‘in bir çıkış aradığı gerçek. Sürekli kendini tekrarlamaya başlaması reytinglerin düşmesine sebep oldu. Sezonun son sekiz bölümünü 2019’a saklayan dizi umarım toparlar.
Shameless
Karakterler dokuz sezonun sonunda resmen evrim geçirdi ama bu dizinin doğasına ters bir gelişim oldu. Çünkü bu aileye düzenli hayat ters. Kevin ve Veronica’nın kendilerini bulma arayışlarıyla Ian’in “Gay İsa” konusu içimi baydı artık. O da sezonun diğer yarısını yeni yıla bırakanlardan.
Vikings
Ragnar’dan sonra mutlaka farklı bir dizi izliyoruz. Lezzeti azaldı elbette ama Ivar’ın muhteşem performansı omuzluyor Vikings‘i. Floki’nin hikâyesi araya tutuşturulmuş yama gibi kalmasa iyiydi tabii. Ayrıca artık sıkmadı mı bu olay?
Bron/Broen
“Saga Norén, länskrim Malmö”… Bu repliği, Saga’nın ve Kuzey’in soğuk yapısını çok özleyeceğim. Dört sezon sonunda final yapmasına rağmen Broen‘i bir sezon daha izlemeyi isterdim. Umarım yeni yılda bir sabah Episode’un Twitter hesabından böyle bir haberle uyanırım.
Homeland
Sıkıldığım bir sezon oldu maalesef. Gelecek yıl final yapacak dizi umarım noktayı şanına yakışır bir şekilde koyar.
The Americans
Her ne olursa olsun ben finali sevdim. Hem konunun sıkışmasından zamanı gelmişti hem de mutlu bir son oldu. Kafamda hep kötü senaryolar çizdiğim için finali iyi dilekler eşliğinde izlediğim de doğrudur. Böyle bir sona verdiği katkı sebebiyle Stan Beeman’a teşekkürler.
Fear The Walking Dead
Başlangıçtaki kadro neredeyse tamamen değişti. Hatta ağabeyi The Walking Dead‘den destek almaya da başladı ama ne yapsa olmuyor. Ben izlemeye devam edeceğim, o ayrı.
The Handmaid’s Tale
Öyle bir dünya yaratmışlar ki izlerken sinirden mideme kramplar giriyor. Yeni sezonu, dolayısıyla Elisabeth Moss’u sabırsızlıkla bekliyorum.
Westworld
Konuyu tüketmek üzere olduklarını hissetsem de bayılarak izlediğim bir dizi oldu kendileri. Özellikle her bölüm sıkılmadan o güzel jenerik müziğini dinlemek ayrı bir keyif veriyor. İleride tıkanmadan bir çıkış bulacaklarından da hiç kuşkum yok.
Colony
3. sezonunda konuyu çok iyi bir yere getirip heyecanı arttıran dizi, beni çok şaşırtarak iptal oldu. Devam etmesi gerekirdi diye düşünüyorum. Lost‘tan sonra pek dikiş tutturamayan Josh Holloway’in şanssızlığı olabilir bu.
Animal Kingdom
Bu yıl sanki biraz duraklama sezonuydu. Tempo ilk iki sezona göre düşüktü. Smurf’ün neredeyse tüm sezonu hapiste geçirmesi de etkendi mutlaka. Yine de Animal Kingdom bir şekilde izlettiriyor kendisini.
Sense8
Tek bölümlük finaliyle veda etti bizlere. Aksiyon dozajını artırıp sinema havasına bürünen dizi, beni buna rağmen sıktı. Yine de kendisini genel olarak değerlendirip pişman olmadığımı söylemeliyim.
12 Monkeys
Bu yıl final yapan dizilerimden. Artık vakti gelmişti. Çünkü bir sezon daha dayanamayabilirdim. Final sezonunda yine içimi baymasına rağmen tüm soruları cevaplandırdı en azından.
Better Call Saul
Breaking Bad‘den sonra iyi ki geldi diyorum. Uzantı olmasına rağmen saygıyı hak ediyor. Özellikle Jimmy McGill’in karakter gelişimi izlenmeye değer.
American Horror Story
Hiç abartısız son 2-3 sezondur beni sıkıyordu dizi. Fakat 8. sezonuyla tabiri caizse efsane geri döndü. Sezon finaline iki bölüm kala konuyu gereksiz uzatsa da American Horror Story‘nin tadını yeniden almak güzeldi.
The Deuce
Hayranlıkla izlediğim dönem dizilerinden. Konu olarak farklı olsa da bendeki Mad Men keyfinin bıraktığı boşluğu dolduruyor.
House of Cards
Yaptıkları elbette ki kabul edilemez ama Kevin Spacey’siz bu dizi olmamış. Bizi alıştırdığı gibi bir ters köşe, bir patlama bekledim durdum. Finali böyle bir eksiklikle yapması, bizler için haksızlık oldu maalesef. Benim oyum Urderwoodlardan Francis’e her zaman.
Ozark
Dizi temposunu kaybetmeden ilerliyor. Bana göre Netflix’in son dönemdeki en başarılı işlerinden. Ailenin kızı Charlotte’ın ergen saçmalıklarına ve aptal tavırlarına tahammül etmek zorlaşsa da heyecanla izliyorum.
YENİLER
Counterpart
Bu sene izlediğim yeni diziler arasında kurgusal açıdan en sevdiklerimden oldu. Paralel iki farklı dünyayı anlatan dizide J. K. Simmons oldukça başarılı.
Waco
David Koresh Tarikatı’nı anlatan altı bölümlük mini dizi. Olaylar diziden önce ilgimi çekmiş ve konuyu araştırmıştım. Konuya hakim olmama rağmen beni oldukça etkiledi.
The Terror
2018’in beni mutlu eden dizilerinden. Klostrofobik ortamı yüzünden bolca gerildim. İlkbaharda izlediğim diziyle resmen kışı yaşayıp dondum. Jared Harris ve Claran Hinds ustalara saygıyla.
Patrick Melrose
Mini diziler konusunda şanslı bir yıl oldu 2018. Benedict Cumberbatch’li beş bölümlük Patrick Melrose, kurgusu, öyküsü ve müzikleriyle mutlaka izlenmeli.
Safe
Çok severek okuduğum Harlan Coben’in romanından uyarlanan dizi, Michael C. Hall faktörü de eklenince beni iyice kendisine çekti. Sevdim, izlerken de keyif aldım. Özellikle Hall’ü İngiliz aksanıyla izlemek ilginçti. Fakat sanırım saydığım sebeplerden beklentimi yüksek tuttum. Pişman değilim ama daha iyisini bekliyordum.
Sharp Objects
Bu yıl izlediğim en iyi mini dizilerden biri oldu. Gerek kurgusu, gerek depresif hikâyesiyle beni fazlasıyla memnun etti. Özlediğim ters köşe finallerden birini yaşadım sayesinde. Müziklerini de unutmamak gerek.
Castle Rock
Stephen King kitaplarından uyarlanan nadir başarılı işlerinden. King’in romanlarındaki havayı fazlasıyla hissettiriyor. Hem diyalogları hem de kurgusuyla iyi bir uyarlama olmuş
Bodyguard
Netflix’in bu yılki iyi dizilerinden. Finali daha çarpıcı olabilirdi belki ama siyasi gerilimi çok başarılı aktarıyor izleyiciye. Game of Thrones‘dan özlemiş olabileceğiniz Richard Madden da cabası.
The Haunting of Hill House
Başlangıçta mesafeli yaklaştığım dizi (aynı dönemde izlediğim American Horror Story‘den dolayı), bence yılın iyilerinden. En başta kurgusu ve hikâyesi etkileyici. Beşinci bölümde yaptığı ters köşeyle beni esir aldı. Tek planda çekilen altıncı bölümse, dizi tarihinde izlediğim en iyi 10’a girer kesinlikle. Tek kötü yanı, finalinin zayıf kalması. Bu karanlık dünyaya biraz romantik kaçmış.
The Rain
Dark‘ın başarısından sonra Netflix’in Avrupa yapımlarına öncelik veriyorum. Danimarka yapımı The Rain için yapılan tanıtımlar beklentimi yükseltmişti ama sevdiğimi söyleyemeyeceğim. Bir grup ergenin saçma sapan hareketlerini izleyip durduk sadece.
La Mante
Netflix’in Fransız dizisi, ilgi duyduğum seri katil hikâyesini anlatıyor. Yer yer mantık hataları barındırsa da beğendiğim minilerden biri oldu.
YERLİLER
Bartu Ben
10 bölüm süren Bartu Küçükçağlayan’ın dizisi, 2018’de eğlendiren, bana kahkaha attıran yapımlarından biri oldu. Devam etmesi dileğiyle.
Dip
İlker Kaleli dizisi Dip, konu olarak beni hemen içine çekmeyi başardı. Farklı tarz ve kurgusu hoşuma gitti. Fakat sanırım işler o kadar karıştı ki her şeyi finale bırakınca derdini tam anlatamadan sona erdi.
Şahsiyet
2018’de izlediğim en iyi yerli dizi oldu Şahsiyet. Haluk Bilginer Usta’ya bir kere daha şapka çıkardım. Finali büyük sürprizler barındırmıyor, hatta tahmin edilebilir fakat hikâyesini sıkmadan, keyif almanızı sağlayarak anlatıyor.
Bozkır
Ben kendisine Türk işi True Detective diyorum. Renkler, hikâye ve kurgu şimdilik başarılı. Şimdilik çünkü henüz beş bölüm yayınlandı…