Irkçılık Karşıtı Mücadeleye Dair 10 Film

 Irkçılık Karşıtı Mücadeleye Dair 10 Film

Bu listede, ırkçılık karşıtı mücadelede köşe taşı olmuş Martin Luther King, Malcolm X gibi kişilere ve olaylara dair 10 unutulmaz film bulacaksınız

Geçtiğimiz günlerde, Amerika Birleşik Devletleri’nin Minneapolis eyaletinde feci bir ırkçılık hadisesi yaşandı. Polis, gözaltına aldığı bir Afro-Amerikalıyı, George Floyd’u, tüm “Nefes alamıyorum!” yakarışlarına rağmen onlarca insanın gözü önünde boğarak katletti. 

Bu olay başta ırkçılık karşıtı Amerikalılar olmak üzere tüm dünyayı ayağa kaldırdı. O gün bugündür Amerikan sokakları, artık sabrı taşan siyahların adalet talebiyle yankılanıyor. 

Peki, bugün hâlâ karşı karşıya kaldığımız bu ırkçılık belasına karşı ilk mücadeleler nelerdi? Kimler, ne bedeller ödedi? İşte, bu listede, Martin Luther King Jr.’dan Malcom X’e, Assata Shakur’dan Kara Panterler’e, Selma Yürüyüşü’nden Mississippi cinayetine siyahların eşitlik mücadelesinde köşe taşı olmuş kişi ve olaylara dair belgeseller, filmler bulacaksınız. 

Böyle filmler çekmeye gerek kalmayan günlerin uzak olmadığı umuduyla iyi okumalar, iyi seyirler dilerim.

Selma (2014)

selma

Günlerden 21 Mart, yıl 1965. Alabama eyaletine bağlı Selma şehrinde aşağı yukarı 25 bin Afro Amerikalı toplanmış, uzun mu uzun bir yürüyüşe hazırlanıyor. Martin Luther King Jr. öncülüğünde, beyazlarla eşit oy hakkına sahip olmak üzere yola düşecekler. Eyaletin başkenti Montgomery’e kadar önlerinde yaklaşık 80 kilometre var. Gerçi yürümek mesele değil. Fakat her kilometrede onları ellerinde coplarıyla bekleyen polisler, polislerin ardındaysa ırkçılar var.

Burada, nihayetinde siyahların eşit oy hakkı kazanmasıyla sonuçlanan, Selma Yürüyüşü namıyla meşhur bu ünlü eylemi uzun uzadıya anlatacak değilim. Niçin? Çünkü bunu şahane şekilde yapan bir film zaten var: Selma.

Filmin yönetmeni, When They See Us dizisinin yaratıcısı olarak da tanıdığımız Ava DuVernay. Filmin başrolünde David Oyelowo var; elbette Martin Luther King Jr.’ı canlandırıyor. King’in hakkında “Muhtemelen günümüzde ABD’deki en tehlikeli ırkçı” dediği Alabama Valisi George Wallace’ı canlandıransa usta oyuncu Tim Roth.

İki saati biraz aşan bir özgürlük destanı Selma. Belki bir başyapıt değil ama mevzubahis siyah hakları oldu mu Birleşik Devletler’de barışçıl bir yürüyüşün bile ne zorluklarla düzenlenebildiğini nefis gösteriyor.

Assata aka Joanne Chesimard (2008)

Assata_Shakur
Assata Shakur

Assata Shakur adını duymuş muydunuz? Belki Joanne Chesimard adını duymuşsunuzdur. İkisini de duymadıysanız baştan söyleyeyim: Aynı kişiler. Tıpkı Muhammad Ali’nin Cassius Clay ismini reddetmesi gibi, Assata Shakur da “Köle adım” dediği Joanne Chesimard ismini reddediyor. 

Peki kim bu kadın? Kendisi başta bir Kara Panterler üyesi. Ancak erkeklerin maço tavrından bıkıp kısa sürede Kara Paranterler’den ayrılıyor ve marksist bir örgüt olan Black Liberation Army’e, yani Siyahi Özgürlük Ordusu’na katılıyor. 1971’de aralarında bir banka soygununun da bulunduğu çeşitli eylemlere katılıyor. Bir anda ABD’nin en çok aranan kadını oluyor. 1973’te polisle bir çatışmaya giriyor. Bu çatışmada bir polis ve bir BLA üyesi ölürken, Assata da ağır yaralı halde ele geçiriliyor. İşkence görüyor ve polisi öldüren silahı kendisinin ateşlediğine dair bir delil olmamasına rağmen cinayetten hüküm giyiyor. Ancak iki yıl sonra hapisten kaçıp Küba’ya iltica ediyor. Assata, o gün bugündür Küba’da… 

2008 tarihli Assata aka Joanne Chesimard filmi, işte ırkçılık karşıtı mücadelede bedel ödemiş bu cesur kadının öyküsünü anlatıyor. Yönetmenliğini Fred Baker’ın yaptığı filmde Assata Shakur’u Assata’nın kendisi canlandırıyor. Gençliğini ise Char Sidney oynuyor. 

I Am Not Your Negro (2016) 

I_Am_Not_Your_Negro

I Am Not Your Negro, Afro-Amerikan edebiyatının usta ismi James Baldwin’in tamamlanmamış hatıratı Remember This House‘dan yola çıkarak hazırlanmış bir belgesel. Yönetmenliğini Raoul Peck yapıyor, belgeselin anlatıcılığını ise efsanevi bir isim üstleniyor: Samuel L. Jackson. 

Film, Baldwin’in Malcolm X, Martin Luther King Jr., Medgar Evers gibi yurttaş hakları aktivistleriyle olan anılarının yanı sıra kendi gözlemleri üzerinden ABD’de ırkçılığın tarihini anlatıyor. 

Yayınlandığı gibi eleştirmenlerden tam not alan I Am Not Your Negro, En İyi Belgesel dalında Akademi Ödülü’ne aday gösterilirken aynı dalda BAFTA kazanmayı başardı. 

The Black Panthers: Vanguard of the Revolution (2015)

Black_Panthers

Adından da anlaşılacağı üzere bu belgesel, Kara Panter Partisi’nin öyküsünü anlatıyor. Üstelik bunu bizzat Kara Panterler’in ve onların peşindeki FB ajanlarının ağzından yapıyor! 

Bilmeyenler için kısa bir bilgi: Kara Panter Öz Savunma Partisi ya da kısaca Kara Panterler, 1966 yılından 1982’ye kadar silahlı mücadele yürütmüş bir devrimci bir örgüttü. Özellikle 70’lerin ortalarına kadar epey güçlü olan Kara Panterler, FBI’ın da hedefine otururken defalarca polisle çatışmalara girmişti. Ancak şiddet eylemlerini tırmandırmaları siyahların da tepkisini çekmeye başlayınca, Kara Panterler güç kaybetti ve nihayetinde 1982’de dağıldı. 

The Black Panthers: Vanguard of the Revolution, bir döneme damgasını vuran ve namını tüm dünyaya duyuran bu örgütün birçok üyesine mikrofon uzatıyor. Bununla da kalmıyor, kimi eski polis ve ajanları da konuşturuyor. Belgesel, sunduğu arşiv görüntüleriyle de ilgi çekici. 

The Help (2011) 

The_Help

Kathryn Stockett’in aynı adlı romanından uyarlanan The Help, siyahların ırkçılığa karşı mücadelesine farklı bir üslupla yaklaşıyor. Jessica Chastain, Emma Stone, Viola Davis gibi isimlerin başrolde yer aldığı bu yapım, komediyle dramı bir araya getiriyor. 

Film, genç bir beyaz gazetecinin, Eugenia Phelan’ın iki Afro-Amerikan hizmetçiyle ilişkisini konu ediniyor. Phelan, onlarla kitap yazmak için iletişim kurarken onların dünyasına giriyor. Biz de 1963 yılında, ırkçılığın en yoğun yaşandığı yerlerden olan Mississippi’de, siyah kadınların yaşamlarına tanık oluyoruz. 

The Help‘in en cazip yanı, siyahların yaşadıklarını sınıfsal bir bakış açısıyla, hem de kadınların gözünden aktarması. Üstelik bunu izleyiciyi hiç sıkmadan, hatta yer yer epey eğlendirerek yaptığını da belirteyim. Ancak eninde sonunda, konu itibariyle, hikaye yine kalbinizi sızlatıyor.

Mississippi Burning (1988) 

Mississippi_Burning

Mississippi Burning filmini bilen bilir, klasiktir. Yönetmenliğini Alan Parker’ın yaptığı ve Willem Dafoe ile Gene Hackman’ın başrollerinde olduğu bu film, 1964 yılında işlenmiş gerçek bir cinayetten esinlenmiştir. 

Bundan 55 yıl önce, 21 Haziran 1964 günü, üç Afro-Amerikan yurttaş hakları aktivisti katledildi. İsimleri James Chaney, Andrew Goodman ve Michael Schwerner’di. Ortaya çıktı ki onları katledenler tarihin en korkunç örgütlerinden, ırkçı Ku Klux Klan’a mensuptu. Yargılandılar ancak çoğu hak ettiğinden az ceza aldı. 

Mississippi Burning filmi kurgusal karakterler içeriyor ama bu karakterlerin hepsi gerçek vakadaki kişilere dayanılarak oluşturulmuş. Film boyunca iki FBI ajanıyla beraber olayı araştırırken, ırkçılığın korkunç yüzüne de tüm çıplaklığıyla tanık oluyoruz. Polisiye seviyorsanız, bu konuya da meraklıysanız, Mississipi Burning‘i muhakkak izlemelisiniz. 

Filmin yedi dalda Oscar’a aday gösterildiğini ve En İyi Sinematografi dalında ödülü aldığını da ayrıca belirteyim. 

Malcolm X (1992)

Malcolm_X

Malcolm X’i bilirsiniz; yurttaş hakları hareketinin en popüler simalarındandı. Müslüman Afro-Amerikalıların en muteber temsilcisiydi. 21 Şubat 1965’te, konuşma yapacağı salonda, dört yüz kişinin gözleri önünde öldürüldü. Henüz 39 yaşındaydı. 

Malcolm X’in öldürülmesinin ardındaki sis perdesi bir türlü gerçekten aralanamadı. En güçlü iddia, Malcolm X’i bir süre önce yolunu ayırdığı Nation of Islam topluluğunun öldürttüğü iddiası. Ancak yine de akıllarda soru işaretleri mevcut. Bilinen ise, Malcolm X’in öldürüleceğinin farkında olduğuydu. Ölümünden birkaç yıl önce otobiyografisi üzerine çalışmaya başladığı gazeteci Alex Haley’e şöyle demişti: “Kitap yayınlandığında hâlâ yaşıyor olursam bu mucize olur.” 

O kitap, Malcolm X öldürüldükten birkaç ay sonra yayınlandı. İşte, yönetmenliğini Spike Lee’nin üstlendiği bu meşhur film de büyük oranda bu kitabı kaynak alıyordu. “Meşhur” dedim çünkü vizyona girdiğinde Malcolm X filminin gerçekten çok büyük etkisi olmuş, ülkemizde de sinema salonlarında boş koltuk bırakmamıştı. Tabii bunda, filmde Malcolm X’i Denzel Washington gibi bir ustanın canlandırmasının da etkisi vardı. 

Malcolm X filmi, Denzel Washington’a Oscar adaylığı da getirdi.

12 Years A Slave (2013)

12_Years_A_Slave

Sinemayla biraz ilgilenen herkes 12 Years A Slave filminden haberdardır. Çıktığında epey ses getirmişti. 

Film, Solomon Northup adındaki kölenin 1853 tarihli hatıratını ekrana taşıyor. Yönetmenlik koltuğunda Steve McQueen var. Oyuncu kadrosu ise gerçek bir yıldızlar geçidi: Chiwetel Ejiofor, Benedict Cumberbatch, Brad Pitt ve filmdeki performansıyla Oscar kazanan Lupita Nyong’o.

12 Years A Slave, Nyong’o’nun kazandığı ödülün haricinde iki Oscar daha almıştı. İki saatten biraz fazla süren filmin müziklerinin altındaysa Hans Zimmer gibi bir ustanın imzası var. 

Amerikan İç Savaşı’ndan önce, yani ırkçılık ve kölelik yasal olarak da yürürlükteyken, siyahların Amerika’da nasıl bir zulüm altında yaşadığına tanık olmak isterseniz 12 Years A Slave bakmanız gereken filmlerden. 

King in the Wilderness (2018)

king-in-the-wilderness

HBO yapımı King in the Wilderness, yurttaş hakları hareketinin en meşhur ismi, o muazzam “Benim bir rüyam var!” konuşmasına imza atan Martin Luther King Jr.’ın son 18 ayını konu alıyor. 

Düzenlediği barışçıl protestolarla Afro-Amerikalılar’ın eşitlik mücadelesine büyük katkıda bulunan King, 1964 yılında Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüştü. Irkçılık karşıtı birçok beyazın da büyük saygı duyduğu King, 4 Nisan 1968’de bir suikaste kurban gidene dek siyahların beyazlarla eşitliği için mücadele etti. 

Yönetmenliğini Peter Kunhardt’ın yaptığı King in the Wilderness, onun ölüme gidişini adım adım resmederken daha önce yayınlanmamış görüntülere ve röportajlara da yer veriyor. 

Soundtrack for a Revolution (2009)

ırkçılık

Afro-Amerikanlar yurttaş hakları hareketiyle eşitlik için ayaklandıklarında, bir yoldaşları da müzikti. Şarkılar söylediler, onlar için şarkılar söylendi, böylece Amerikalı siyahların adalet çığlığı dört bir yana yayıldı… 

İşte, Bill Guttentag ile Dan Sturman’ın birlikte yönettikleri Soundtrack for a Revolution bizi bu şarkılarda bir yolculuğa çıkarıyor. Ancak bunu pek sıradan bir şekilde yapmıyor. Yurttaş hakları hareketine damga vurmuş şarkıları günümüz şarkıcılarına söyletiyor ve bu şarkılar üzerinden siyahların özgürlük mücadelesini anlatıyor. 

Belgesele ses veren sanatçılar arasında ise Joss Stone, John Legend, Wycleff Jean, Richie Havens gibi isimler var.

Onur Bayrakçeken

1994 yılında İstanbul'da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldu. Annesinin başucunda okuduğu kitaplarla okumayı, ilkokul hocasının teşvikiyle yazmayı sevdi. İflah olmaz bir müzik tutkunu. İki şiir kitabı var (devrilmiş fil hüznü, devingen gömüt), bir de "Prekazi: Vurdu, Gol Oldu!" (Mylos Kitap, 2019) nehir söyleşi kitabını hazırladı.

Related post

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir