Başrollerinde Ayça Ayşin Turan ve Furkan Andıç’ın Yer Aldığı ’39 Derecede Aşk’ın Fragmanı Yayınlandı
Jordan Patrick Smith: Ubbe, Diğer Kardeşleri Gibi Ego Sahibi Değil
[highlight]History Channel’ın kült dizisi Vikings‘in yıldızlarından Jordan Patrick Smith, sürekliliği sağlamanın, ateşi canlı tutmaya çalışmanın önemine vurgu yapıyor Vikingler çekimlerinde en çok zorlandığı durum sorulduğunda. “Bir aktörün iyi görünmekle gerçek görünmek arasındaki farkı unutmaması önemlidir,” diyen oyuncu, kendi geleceği içinse şunları söylüyor: “Bence Ubbe, her zaman ortada olacak. Ubbe’nin diğer kardeşler gibi egosu yok.”[/highlight]
Türkiye’de Dmax’de yayınlanan Vikings‘de 5. sezonun ikinci yarısındayız. Yine heyecan, adrenalin ve drama, başabaş gidiyor öyküde. Dizinin heyecan verici isimlerinden biri de Ragnar’ın oğullarından Ubbe’yi canlandıran Jordan Patrick Smith. İskoç kökenli Avustralyalı oyuncu, çıkışını ülkesinde çok popüler olan beyaz dizi Neighbours‘da yaptı, sonrasında kariyerini tarihi dramalarla zenginleştirdi. Son durağı Vikings‘de de çok iyi bir iş çıkardığını söyleyebiliriz. O bu konuda ne düşünüyor peki, birlikte bakalım…
Sette ilk gün gerginliği oluyor mu?
Evet, kesinlikle. Öyle değilmiş gibi davranırsın ama her zaman gergin olursun.
Dizinin oyuncuları farklı milletlerden. Kardeşler farklı köken ve kültürlerden geliyor. Bu zorlayıcı mı?
Aslında oldukça eğlenceli. Birlikte Vikingler‘in çekimine başladığımızda, hepimiz çok yakın yaşadık. Aynı apartmanda kapı komşularıydık. Herkesin nereli olduğunu öğreniyorsun ve ben onlarla memleketlerine seyahat edebilecek kadar şanslı oldum. Şu ana kadar bizim çocuklarla dört kez Danimarka’ya gittim. Bir yere tatile gittiğinde orayı çok yüzeysel görüyorsun. O ülkeden insanlarla birlikte olduğunda, aileleriyle ve Noel gibi gelenekleriyle tanışıyorsun. Danimarkalılar, Danca bilmediğimi unutuyorlar. Birbirinizle o kadar rahatız ki farklı ülkelerden olduğumuzu unutuyoruz. Birbirinizin kültürünü daha derinlemesine görüyorsunuz, farklı kökenden gelen insanlarla aynı sette olmanın en iyi kısmı bu.
Siz nereyi eviniz sayıyorsunuz?
Avustralya, her zaman benim evim olacak. Oraya ayak bastığımda ve Moreton Körfezi’ni gördüğümde kendimi çok iyi hissediyorum. İrlanda güzel ama evim değil.
“Dövüş sahneleri, kılıç balesi gibi”
Çok fazla dövüş sahnesi var. Hiç canınız yanıyor mu?
Bazen. Her zaman hata olabiliyor. Çok alıştırma yapıyoruz. 5. sezonda benimle 8 metre gibi görünen bir adam arasında büyük bir kavga var. Hayatım boyunca girdiğim en büyük kavga! Bunun için 6 hafta, haftada 4 gün eğitim aldık. O sahneyi çekmemiz 1,5 günümüzü aldı. Yaklaşık 3 dakika sürüyor. Oldukça epik bir şekilde başlıyor ve daha sonra çok sıkı ve kişisel hale geliyor. O çekim sonunda kaburgalarımdan yaralandım ve gözüm mosmor oldu. Çeneme iki yumruk yedim…
Bu dövüş sahneleri için hangi eğitimleri aldınız?
Geniş başlarsın ve sonra daha ince ayrıntılara girersin. Bir dublör kulübesinde veya bir çamur bataklığında prova yaptıkça, gözlerinize toz toprak doldukça, karaktere girmeye başlarsınız. Ancak bir aktörün iyi görünmekle gerçek görünmek arasındaki farkı unutmaması önemlidir. Bütün gücünü vermene gerek yok. Dans rutini gibi. Kılıç balesi, hemen hemen.
Çekimler sırasında yaşanan en korkunç şey nedir?
Dürüst olmak gerekirse, o kadar korkutucu değil. Dublörler bizi güvende tutmak için çok çaba sarf ediyorlar. Birkaç kişinin yakıldığı bir sahne vardı ki izlemesi epey korkunçtu. İyi zamanlanmış bir süreçti. Sanırım onlar için, kendimden daha çok korktum. Evet, birisinin ateşe verilmesini ve koşuşturmasını izlemek… Her şeyin plana uygun işleyip işlemediğini bilemiyorsunuz.
“Ateşi canlı tutmak, sürekliliği sağlamak zor olabiliyor”
Peki en çok zorlandığınız durum nedir sizin için?
Dizinin en zor kısmı, uzun soluklu olması. Genel olarak, çok uzun zamandır buradayız. Bir sahneyi çekmek 2,5 ay sürebiliyor. Sürekliliği sağlamak, ateşi canlı tutmaya çalışmak, özellikle çalışma saatleri dışında çok zor olabiliyor.
Bir sezonda sette ne kadar kalıyorsunuz?
8-9 ay arası. Ailenizden uzak kaldığınız çok uzun bir süre ama burada da bir aileyiz. Noel için ayrılırken üç ay boyunca herkese güle güle demeniz çok garip hissettiriyor. Bu ada, evin oluyor. Büyük bir ülke ama Dublin çok küçük bir kent. Dışarı çıktığımızda restoranlardaki insanları tanıyoruz. Bölgenizdeki insanları tanımaya başlıyorsunuz, bu yüzden eve gitmek garip geliyor. İki farklı dünyada yaşıyormuşuz gibi…
Başlangıçta bütün kardeşler oldukça yakındı. Şimdi hepsi ayrıldı ve ayrı taraflardalar. Kardeşlerin tekrar bir araya geldiğini görebilecek miyiz?
Aslında bunu hep düşünüyorum. Senaryoyu her okuduğumuzda Michael’a (dizinin yaratıcısı Michael Hirst) “Bir araya gelir miyiz?” diye sormak istiyoruz. Herkesin dünyanın nasıl olması gerektiğine dair tamamen farklı fikirleri olduğunu düşünüyorum, özellikle Ivar’la… Ne zaman birlikte aynı odada bulunsalar sonu kötü bitiyor. Hvitserk, ikisi arasında parçalanmış, hem Ivar hem de Ubbe ile bir orta nokta bulabilir.
Ubbe, Lagertha’yı affetmiyor ama onun müttefiği olmanın öneminin farkında”
Ubbe sonunda bir taraf seçiyor mu?
Bence her zaman ortada olacak. Bu, onun bir parçası. İkisi arasında gidip geliyor… Björn ve Ubbe arasındaki rekabetin varlığı, Björn’ün Ragnar’ın yerini almak için doğru insan olmasına dayanıyor. Ubbe’nin diğer kardeşler gibi egosu yok.
Ubbe’nin, annesini öldüren Lagertha’yı affedeceğini düşünüyor musunuz?
Senaryoyu ilk okuduğumda bununla ilgili gerçek sorunlarım vardı. Bir türlü kavrayamıyordum çünkü başından beri tam bir aile babasıydı. Bence Vikingler ile ilerlemek için onların modern toplumlarına uyum sağlamak zorundasın. Hem Lagertha’ya hem de Björn’e ihtiyacı olduğunu biliyor. Onu affetmiyor ama sanırım onu müttefiği olarak tutmanın, ona karşı çıkmaktan çok daha iyi bir sonuç vereceğini biliyor. Ona karşı gelirse ölecek ama birbirlerini daha büyük ve daha iyi bir şey elde etmek için kullanabileceklerinin farkında.
Ubbe 5. sezonda nasıl gelişti? Ubbe’nin Ragnar’ın mirasını sürdüreceğini düşünüyor musunuz?
Evet. Ragnar, Vikingler için daha büyük ve daha iyi bir şey istedi. İlk yıl batıya doğru yelken açtı. Batıdaki bir şeyin, İngiltere ya da ötesinde olmasına rağmen, daha büyük ve daha iyi olacağını biliyordu. Her şey tecavüz, yağma ve öldürmeyle ilgili değil. Vikingleri daha iyi hale getirmek için diğer ülkelerdeki insanlarla karşılıklı bir anlayış geliştirebiliriz. Nereye gittiğini ya da nasıl yapacağını tam olarak bilmiyor ancak kendisindense Vikingleri geleceğe taşıma konusunda daha büyük fikirleri var. Yerine gelecek kişiyi yönlendirme konusunda daha büyük bir fikri var. Bu, Ubbe’yi tarih kitaplarına geçirmekle değil, Vikingleri oraya kaydetmekle ilgili. Yaptığı şeyin temeli bu…
Ragnar Lothbrok (dizide Travis Fimmel canlandırıyordu) karakterini çalıştınız mı? Hangi özelliklerini aldınız?
Evet, elbette. Küçük seğirmeleri ve hareket şeklini ve bunun gibi şeyleri canlandırıyorsun… Babanız Ragnar Lothbrok olunca onun özelliklerinden bazılarını devralmanız gerekiyor. Hepimiz belirli bir şekilde yaparız. Ayrıca Travis’le birbirimize benziyoruz. Benden çok daha yakışıklı gerçi, ama yeterince benzer görünüyoruz… Onun gibi bir baba figürüne sahip olursanız özelliklerini öğrenememeniz çok zor.
Senaryo üzerinde oynamalar oluyor mu? Şöyle sorayım; Michael ile fikir alışverişinde bulunuyor musunuz?
Michael, diziyi tek başına yazıyor. Demek istediğim; bazen bir oturuşta 20 karakterin birden diyaloglarını ortaya çıkarıyor. Ben, bir şeyleri fark edersem ona sorarım; “Peki ya Ubbe şöyle yapsa?” diye… Bazen evet der, bazen hayır anlamına gelen çok hoş bir e-posta yazar ama asla hayır demez…
Çeviri: Onur Bayrakçeken