“Grey’s Anatomy”den “Killing Eve”e Sandra Oh: Tekrar Çalışmak Harika

 “Grey’s Anatomy”den “Killing Eve”e Sandra Oh: Tekrar Çalışmak Harika

[highlight]İlk bölümü 8 Nisan’da yayınlanan mini polisiye-gerilim dizisi Killing Eve, daha başlamadan iyi eleştiriler almıştı, ilk bölüm sonrasında güzel yorumlar devam etti. Dizide Grey’s Anatomy ile hayatımıza giren Sandra Oh, başrollerden birinde. Grey’s Anatomy‘ye dönmeyi düşünmeyen aktris, yeni işi Killing Eve konusunda “Seçtiğim işin savunduğum görüşleri desteklemesi lazım. Eğer tüm benliğimi bir projeye vereceksem o projenin zamanın ötesinde, kapsayıcı, farklı görüşleri kabul eden açık görüşlü bir iş olması gerekiyor,” diyor…[/highlight]

Sandra Oh, televizyon dünyasına hiç de yabancı biri değil ama Grey’s Anatomy‘de 10 yıl süreyle canlandırdığı unutulmaz Dr. Cristina Yang rolünü bıraktığından beri neredeyse 4 yıl geçti. O zamandan beri ABC’nin American Crime serisinde 3. sezonun unutulmaz dönüşü de dahil genelde küçük rollerde gördüğümüz oyuncu, son olarak Phoebe Waller-Bridge’in yeni aksiyon-polisiye-gerilim dizisi Killing Eve‘de diziye ismini veren Eve karakterini canlandırıyor.

Eve Polastri, İngiliz İstihbarat Teşkilatı MI5 için çalışan düşük seviye bir bürokrat ve Jodie Comer’ın canlandırdığı Avrupa’ya korku salan seri katile odaklanmış durumda. Onların kedi-fare oyunu, çoğu ajan dizi ve filmlerinden farklı olarak stil sahibi, ölümcül fakat aynı zamanda çarpık bir mizah anlayışına da sahip…

Bu karakteri canlandırmaya nasıl karar verdiniz?

Phoebe sayesinde. Onu Fleabag‘den tanıyordum ve yaptıklarının tam bana göre olduğunu düşündüm. Phoebe ve senaryosu beni ikna etti. Senaryonun çok ama çok ilginç olduğunu düşündüm, kendi etrafında dönüp duran ve karanlığa saplanan bir kadın karakter fikri, beni gerçekten çok etkiledi. Sanırım iki karakter de zamanla birbirlerine takıntılı hale geliyor; Eve Villanelle’e, Villanelle de ona. İnsanların çıktıkları yollarda kendilerini ve etraflarındakileri mahvedebilme potansiyelleri durdurulamaz bir şey ama özellikle bu iki karakter arasındaki enerji de durdurulamaz. Birbirleriyle çarpışa çarpışa neler olacağını göreceğiz.

Dizinin tonu da çok hassas, doğru dengeyi bulmayı nasıl başardınız?

Tonu gerçekten de çok özel ve bunun için çok da çalıştık. Kolay olmadı, kendi yolumuzu kendimiz ve deneyerek yarattık diyebilirim. Ve sonunda ilk bölümde de olan neredeyse bir hoşlanma hali ve takıntı arasındaki değişik tonu ayarlayabildik ve böyle de gidiyor gibi duruyor.

Dizinin ismi “Killing Eve”. Bunu nasıl yorumlamalıyız?

Fill mi yoksa sıfat mı olduğuna karar vermek bütün anlamını değiştiriyor. Beni mi öldürecekler yoksa ben mi katilim?

Kesinlikle. O halde hangisi?

Bunu cevaplayamayacağımı biliyorsun. (Gülüyor)

“İşimin savunduğum görüşlerle örtüşmesi gerekiyor”

Dizideki kadın karakterler erkek karakterlerle olan ilişkilerine göre tanımlanmıyor. Bu sizin de ilginizi çeken bir durum muydu?

Kesinlikle. Kendimi bir sanatçı olarak geliştirmenin yanı sıra, aynı zamanda topluma da bir şekilde katkı sağlama bilincine de sahip olmanın öneminin farkındayım. Çok büyük laflar söylemek istemiyorum ama seçtiğim işin savunduğum görüşleri destekliyor olması lazım. Çünkü bu, benim için tam zamanlı bir iş ve evden uzak kalarak hayatımı ve zamanımı bir projeye adıyorum. Eğer tüm benliğimi bir projeye vereceksem onun zamanın ötesinde, kapsayıcı, farklı görüşleri kabul eden, açık görüşlü bir iş olması gerekiyor.

Kapsayıcılık konusu açılmışken, bu dizinin uyarlandığı Luke Jennings kitaplarında, sizin canlandırdığınız karakter beyaz bir Avrupalı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Şunu söyleyebilirim; zamanı gelmişti. Evet bu karakter Asyalı değil ama dünyada tam tersinin yaşandığı milyonlarca örnek var; bazen bir kitap karakteri belli bir ırktan oluyor ama uyarlandığında o karakter beyaz bir Avrupalıya dönüşüyor. Umarım bununla ilgili daha güçlü bir baskı, hassaslık ve anlayış gelişir. Ve bazen oyuncularda da bu olabiliyor. Belli bir ırktan bir karaktere rastladıklarında, kendi ırklarına dayanarak o karakteri oynamaya ya da oynamamaya karar verebiliyorlar. Umarım bir gün oyuncular kendi seçimlerini yapabilecek kadar güçlenirler.

Bu sadece oyunculara mı bağlı? Sanırım yapımcıların da ileri görüşlü olması gerekir…

Evet, BBC America yapımcıları ve diğerleri, bu fikrimi çok beğendi. Bambaşka bir grup insan olsaydı bu düşünce yapısı olmayabilirdi. Haliyle, ilgili olduğunuz proje konusunda farklı düşünebilen insanlarla iletişim içinde olmanız size güç veriyor. Bu projede yapımcımız Sid Gentle, daha önce Phoebe’nin tek kadınlık dizisi Fleebag‘i görmüş ve hemen yazarını merak etmiş. Daha sonra Phoebe, Luke’un kitabını önermiş ve işi almış. Phoebe’yi seçerek bir risk aldılar, öyle değil mi? Ama insanlar 20 yaşındaki beyaz erkeklerle ilgili buralarda sürekli risk alıyor. Haliyle evet, onu seçerek büyük bir risk aldılar ama geri verdiği şeyleri de görüyoruz. Haliyle, BBC America, Sid Gentle ve Luke, hepsi aynı düşündüğü için bir şeyler değişebildi.

Sizin bu teklife tepkiniz ne oldu?

Bu benim için de gerçekten büyük bir değişiklik oldu çünkü kendi bakış açımı da fark etmiş oldum. Bir gün Brooklyn’de yürürken senaryo elime ulaştı, menajerimle konuşuyordum ve senaryoya telefondan şöyle hızlıca bir göz attım. Ben kimim, kimi oynuyorum? Bu ayrımı ne kadar içselleştirdiğimi anlamam açısından benim için çok önemli bir andı. Ve menajerim bir anda Eve karakterini oynayacağımı söyleyince çok şaşırdım. Ben bile başrolü düşünmezken, onların düşünmesi çok hoşuma gitmişti ve çok gururlandım.

“Grey’s Anatomy’ye dönmeyi düşünmüyorum”

Kendinizi uzun süreli bir televizyon dizisine adamaktansa kısa süreli bir dizi çekmekle daha çok mu ilgisiniz?

Ben uzun dönemli televizyon dizilerinde yeterince çalıştım, yeniden yapmaya ihtiyacım yok. Ayrıca sanırım insanların televizyon izleme şekli gerçekten çok değişti. Bu yeni düzeni yaratıcılık açısından daha iyi buluyorum. Ekip açısından belki daha zorlayıcı olabilir, bazen senede sadece iki farklı proje yapmak zorunda kalabilirsiniz, gerçekten de ekip üyesi olarak daha iyi para kazanmak ve ailenize ekonomik açıdan daha iyi bakabilmek açısından bu tür işler çok daha zor ama şahsen ben o noktayı geçtim, o açıdan çok şanslıyım. Bir açıdan da bizim içeriğimizin çok daha ilginç ve çeşitli olduğunu düşünsem de aynı zamanda daha zorlayıcı olduğunun farkındayım.

“Grey’s Anatomy”ye dönmeyi düşünüyor musunuz?

Hayır diyeceğim. Çünkü 4 sene oldu ve artık daha farklı şeyler denemeye çalışıyorum. Onun hakkında hiç susmadan konuşabilirim ve kesinlikle diziden çok şey öğrendiğimi ve öğrenmeye devam ettiğimi söyleyebilirim. Gerçekten çok özeldi.

Ellen Pompeo (“Grey’s Anatomy”nin ana karakteri Meredith Grey) kısa süre öncesinde yaptığı ücret eşitsizliği açıklamasıyla manşet oldu. Bu konu hakkında bir bilginiz var mıydı?

Ücret farkı gerçekten de zor bir soru. The Crown dizisinde de aynı sorun oldu. Sanırım endüstrimizi bilmeyen insanlar açısından en azından bunu anlamak daha zor olabilir. Zor çünkü siyah-beyaz düşünebileceğiz bir durum değil. İnsanların bu ücret eşitsizliğine verdiği tepkiyi çok iyi anlayabiliyorum. Evet bu durum adil değil ama aynı zamanda adil. Bu durumları ayarlayan çok farklı ve çok karmaşık bir sistem çarkı var. Bunun bir sebebi sistemden, bir kısmı da bazıları daha uzun süre çalıştığı veya farklı farklı bir sürü sebepten kaynaklanıyor. Bazısı diğerinden daha iyi temsil ediliyor. Sadece kadın veya erkek olduklarından dolayı değil. Hem öyle hem de değil en azından…

Variety’den alınmıştır…

Çeviri: Sena Özkurt

Editör

Aralık 2016'da yayın hayatına başladı. Spinoff'u, prequel'i, sequel'i, remake'i, eşi benzeri muadili olmayan, Türkiye'nin tek DİZİ KÜLTÜRÜ dergisi ve web platformu...

Related post

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir