Başrollerinde Ayça Ayşin Turan ve Furkan Andıç’ın Yer Aldığı ’39 Derecede Aşk’ın Fragmanı Yayınlandı
Röportaj: Beril Pozam
Başarılı oyuncu Beril Pozam’ı şu günlerde Yalı Çapkını‘nda canlandırdığı Suna karakteriyle izliyoruz. Pozam’ı Afilli Aşk dizisinde canlandırdığı Nazmiye Yenge rolüyle tanıdık. Ardından Akrep, Olağan Şüpheliler ve Ada Masalı dizilerinde rol aldı. Baba dizisindeyse Sevil karakteri olarak izledik. Ah Belinda filminin kadrosuna da katılan Beril Pozam ile kariyerini ve önümüzdeki döneme dair projelerini konuştuğumuz röportajı Episode okurlarıyla paylaşıyoruz. İyi okumalar…
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Sektöre nasıl girdiniz? Çocukluktan beri aklınızda olan bir iş miydi yoksa geleceğinize dair farklı hayalleriniz mi vardı? Oyuncu olmasaydınız ne olmak isterdiniz?
Okuyan herkese öncelikle merhaba. Bu kendinizden bahseder misiniz sorusu beni hep gereksiz geriyor. İnsan kendini nasıl anlatmalı pek emin değilim. Birlikte vakit geçirsek daha kolay olurdu. (Gülüyor) Ama kendimden özetle bahsedersem İstanbul’da doğdum, büyüdüm. Dolayısıyla İstanbul’un kaosu kanıma işledi tabii fakat biraz yoruldum. Denize bayılırım. Bir kedi oğlum var. Sektöre Afili Aşk adlı işle başladım. Büyürken birden fazla hayalim vardı geleceğe dair. Birçok şey ilgimi çekiyordu. Oyunculuğa gönül vermem, lisede liseler arası tiyatro yarışmasına katılıp sahneye çıkmamla başladı. Ve bir daha o şahane hissin peşini bırakmak istemedim. Oyuncu olmasaydım aksini düşünmek bile istemiyorum. (Gülüyor)
Biyografinizde sahne teknisyeni, çevirmen, tiyatro sanatçısı, dizi ve film oyuncusu yazıyor. Bunlar bir süreç miydi? Siz öncelikle kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Konservatuvar eğitimi alan herkes kendisinden önceki sınıfların okul boyunca sahnelenen oyunlarında, birçok alanda çalışır. Sahne teknisyeni sıfatı buradan geliyor. Ben kendimi sanat sevdalısı olarak tanımlıyorum. Elimden geldiğince parçası olmayı ve kendimi içerdiği tüm konularda geliştirmeyi seviyorum.
Çevirmenlik tarafınızdan bahseder misiniz? Hangi çevirileri yaptınız?
Mezuniyet oyunlarımızdan biri olan oyunu ben çevirmiştim ve benim çevirim sahneye konulmuştu. Çevirmen gibi iddialı bir sıfat da buradan geliyor. (Gülüyor)
Mesleğin farklı alanlarında çalışmanın avantajları neler oldu sizin için?
Bakış açımı değiştirmem konusunda çok belirgin avantajları oldu. Sınırlarımı mümkün olduğunca kaldırmama ve farklı dünyaları keşfetmemi sağladı.
İleride kamera arkasına geçmek, yazmak ya da çekmek gibi planlarınız var mı?
Yazmak ve yönetmek çok uzun zamandır hayalini kurduğum bir şey. Her izlediğim şeye oyuncu perspektifinden bakarken yönetmeni ve yazarı da inceliyorum. Nasıl yaptıklarını anlamak istiyorum. Fakat karada yüzme öğrenilmez, belki de kendimi artık suya atmanın vakti gelmiştir. O yüzden şu sıralar hikâyesi bana ait bir senaryoyla uğraşıyoruz yazar bir arkadaşımla. Bakalım belki bir gün bir yerde izleyebiliriz.
Bugüne dek çalıştığınız yapımlar arasından çekim sürecinde en keyif aldığınız iş neydi?
Ben böyle söyleyince insanların pek de inanası gelmiyor ama çalıştığım her işten aşırı keyif aldım ve çok şahane insanlarla tanışıp karşılıklı oynama ve çalışma fırsatı buldum, şükürler olsun. O yüzden bu sorunun tek bir cevabı yok. (Gülüyor)
Televizyon sektörü de dahil olmak üzere her sektör rekabetle doludur; siz bu rekabet ortamında öne çıkmak için neler yapıyorsunuz? Sektörde hayatta kalmak zorlu bir süreç mi?
Rekabet deyince pek de hoş olmayan şeyler hissediyorum açıkçası. Herkes kendi içinde biricik ve özel. Birini bir başkasıyla kıyaslamaya inanmıyorum, kesinlikle haksızlık olduğunu düşünüyorum. Kendime hedefler koyan bir insanım ve o hedeflere ulaşırken yolcuğun tadını çıkarıyorum.
Ufukta yeni bir tiyatro projesi görünüyor mu?
Mezun olduğumdan beri tekrar sahneye çıkmayı istiyorum, birçok kez yollarımız teklif aşamasında kesişti fakat yoğun iş temposundan maalesef vakit bulamıyorum. Umarım bir gün olur çünkü ben özellikle prova sürecinden çok keyif alıyorum. O sınırsız ve kolektif keşif beni çok mutlu ediyor.
Televizyonda istikrarlı bir ilerleyişiniz olduğunu görüyoruz. İlk kırılmanızı Afili Aşk’ta canlandırdığınız karakterle yaşadınız diyebilir miyiz? Afili Aşk projesi size neler kattı?
Afili Aşk benim için “Dizi 101” gibi bir dersti. Çok güzel kalpli ve işinde başarılı insanların arasında ve onların yardımıyla kamera önünde var olmayı öğrendim. Profesyonel hayatıma çok güzel bir başlangıç oldu. O projedeki herkese buradan tekrar teşekkür ederim.
Afili Aşk’taki oyunculuğunuzla övgü toplamıştınız. Sizce doğal bir komedi yeteneğiniz var mı?
Ben okuldayken komedi oynamaktan çok korkardım. Derste bile nefesim kesilirdi sanki. Uzun süre üzerine düşündüm ve fark ettim ki düşünmenin benim için bir faydası yok. Önce kendimi eğlendirmeye başladım, izleyenler de benim eğlenceme ortak olmaya başladı. Doğal bir yetenek midir bilmiyorum. Benim için bir keşif gibiydi.
Akrep dizisinde drama yükü fazla bir karakterin yükünü sırtlandınız, bu geçişle sizin dramdaki yeteneğinizi de gördük. İki proje arasındaki geçiş sizi zorladı mı?
Açıkçası zorlanmadım. Drama, komedi diye ayırmadığım için olabilir. Karşımda dile gelmeyi bekleyen hikâyeler var ve ben sadece elimden geldiğince onları anlamaya ve onları ifade etmeye çalışıyorum.
Akrep, güçlü kadın karakterleriyle de öne çıkan bir işti. Son yıllarda geçmişteki sorunlu kadın karakterlerden güçlü kadın karakterlere hızlı bir geçiş yapıldı. Bu konuda gelinen noktayı nasıl görüyorsunuz?
İzlediği, dinlediği birçok eserde yaşadığı sorunlara cevap arayan, onlardan güç ve ilham alan birçok kadın var. Ben de onlardan biriyim. Yıllar önce bir kadın komedyenin stand-up’ını izlerken aslında kadınlara tanıdık gelen hikâyelere ne kadar az değinildiğini daha iyi anlamıştım. Çünkü bir kadın olarak yaşadıklarını, hissettiklerini, deneyimlerini “ayıp olur” diye düşünmeden bu kadar özgürce ve rahat paylaşması beni hem şaşırttı hem de cesaretlendirdi.
Kadınların hikâyelerini ve yolculuklarını paylaşmalarına bayılıyorum. Kendimi yalnız ve çaresiz hissetmemi engelleyenlerden biri de bu hikâyeler oluyor. Şahsen masallardan ve vaatlerden çok sıkıldım. Gerçeklikle bağı kopmamış, hayata dair sözü olan hikâyeleri izlemeyi çok seviyorum. Ve bu hikâyelerin artarak çoğalmasını ve bir parçası olmayı gönülden istiyorum.
Ada Masalı projesi size neler kattı? Romantik komedi güçlü olduğunuz bir alan mı?
Şahane insanlar, çok güzel arkadaşlıklar, kalabalık ve kahkaha dolu sofralar, dostlar kattı. Oynadığım işin türü ne olursa olsun, rolü ve hikâyeyi anlamaya, hissetmeye ve canlandırmaya uğraşıyorum. Daha önce de dediğim gibi önemli olan hikâyedir, karakterdir benim için. Koşullar değişir, zaman değişir ama insanın özü benzerdir bence.
Akrep’te Demet Akbağ, Baba’da Haluk Bilginer gibi ülkemizin en değerli isimleri ile birlikte oynadınız. Nasıl bir deneyimdi?
Demet Akbağ ve Haluk Bilginer benim daha çok başında olduğum yolları kaç kere katetmiş ustalar ve tecrübelerinden mana çıkarmış, bunu aktarmaya ve sohbet etmeye çok açık insanlar. Onlardan öğrendiğim en önemli şey, gözlerinde ve kalplerindeki gördüğüm işlerine duydukları sevgi, saygı, bitmeyen merak ve bu işi yaparken aldıkları keyif…
Son olarak Ah Belinda’da yer aldınız? Nasıl bir iş bekliyor bizi? Oradaki karakterinizi ve çekim sürecini anlatır mısınız?
Ah Belinda, izlemeyi heyecanla beklediğim bir iş. Her defasında sınırlarımın günden güne genişlediği, en çok güldüğüm set oldu. Oynadığım karakter Arzu, kendisini başkasıyla kıyaslama lanetine kapılmış, dolayısıyla kendini keşfetme yolunun çok başında ve oynaması da çok keyifli bir roldü.
Ah Belinda’nın orijinal versiyonunun sizde nasıl bir yeri var?
İlk izlediğimde, “Ne güzel iş ya! Keşke ben de oynamış olsaydım,” demiştim. İyi ki o anda başka bir şey değil de bunu istemişim. Var olana, yaşanana farklı açılardan zekice bakan, inovasyon getiren işleri ve insanları hep sevmişimdir.
Yakın zamanda sizi başka projelerde de görecek miyiz?
Evet, sonbahar sezonunda yayınlanacak bir diziye başladım. Çekimler başladı, ben yine tabii ki çok heyecanlıyım. Merakla bekliyorum seyircinin hislerini.
Yerli veya yabancı takip ettiğiniz, ilham aldığınız diziler, filmler nelerdir? Okurlarımıza tavsiye edebileceğiniz yapımlar var mı? Hangi türe daha yakınsınız?
Ozark. Herkese öneriyorum, maalesef çok az insan izlemiş. Şahane bir iş. Şu aralar The Boys diye bir diziyi takip ediyorum. Bence bir şans verilmesinde fayda var. Ben tam anlamıyla komedi dizisi sevdalısıyım. Eğer bir komedi dizisi varsa ya izlemişimdir ya da tekrar izliyorumdur. The Office açıp açıp izlediğim yapımlardan biri. İlk izlediğimde işe kendimi kaptırıyorum. Tekrar izlemek işin nasıl kurulduğunu ve matematiğini anlamama yardımcı oluyor.
Bu röportaj, Episode Yerli’nin 43. sayısında yayımlanmıştır.