Başrollerinde Ayça Ayşin Turan ve Furkan Andıç’ın Yer Aldığı ’39 Derecede Aşk’ın Fragmanı Yayınlandı
Röportaj: ‘Var Bunlar’ Dizisinin Senaristleri ve Başrol Oyuncuları Giray Altınok & Kerem Özdoğan
beIN CONNECT’te yayınlanan TOD Orijinal yapımı Var Bunlar, yeni tarz mizah yapımları arasında dikkat çeken bir iş oldu. Dizinin senaristleri ve başrol oyuncuları Giray Altınok ve Kerem Özdoğan’la mizah ve gelecek planları hakkında konuştuk. Keyifli okumalar…
Var Bunlar projesine nasıl başladınız? Sizce riskli bir iş miydi?
Yapımcımız Elif Yakarçelik’in, ikimizin oynayacağı bir hikâye yazmamızı istemesiyle başladı her şey. O sıralarda başka bir proje üzerinde çalışırken aklımızdaki hikâyeyi yazıp gönderdik. Elif Hanım da bir hafta sonra beIN CONNECT ile anlaştığını söyledi. Biz de bir anda kendimizi Var Bunlar’ı yazarken bulduk. Risk konusuna gelirsek açıkçası çok riskli olduğunu düşünmüyoruz. Bizim açımızdan risk, bu işlerde uyumu yakalamayla alakalı oluyor genelde. İkimiz uzun zamandır birlikte çalıştığımız için nasıl bir şey ortaya çıkarmak istediğimizi biliyorduk. Yapım ve reji ekibiyle de dili ortaklaştırınca uyumlu bir çalışma ortamı yakalandı.
Son zamanlarda gündelik hayatın içinden komiği çıkaran iyi yerli komedi yapımları izliyoruz. Var Bunlar da bu işlerden biri. Nasıl yazıyorsunuz bölümleri, başınıza gelenlerden yola çıkarak mı?
Genel olarak sezon öncesi, üzerine yazmak istediğimiz konuları belirliyoruz. Bunlar gündelik hayatta gözden kaçan ama herkesin başına gelen detaylar oluyor sıklıkla. Konuları belirleyince bazen yaşadığımız örneklerden, bazen de kurmaca durumlardan yola çıkıp bölümü oluşturuyoruz. Her ikimiz de detaycı tipler olduğumuz için en ufak bir hareketten bile koca bir bölüm çıkabiliyor. Beraber yazmanın avantajı, bölümü beraber oynayacağımız için sahneleri masa başında oynama kolaylığı. Çalışıp çalışmadığını o an test edebiliyoruz.
Hazır bu soruyu sormuşken okurlarımıza da önereceğiniz, şimdiye dek sizi en çok güldüren dizileri söyler misiniz?
Seinfeld diyebiliriz. Pek öneri gibi olmadı bu cevap. O zaman The Office de diyelim. Hatta The It Crowd da diyelim, kimsenin tahmin bile edemeyeceği(!) bir öneri listesi olsun.
Bugüne kadar sizi komedi yapımlarında gördük. Şu anda da dikkat çeken bir komedide yer alıyorsunuz, bundan sonrası için ne gibi planlarınız var? Komediye devam mı?
Aslında bu tarz bir ayrım yok bizde. Yazdığımız işlerde ya da tasarladığımız projelerde hep bir standart yakalamaya çalışıyoruz. Komedi bizim için daha pratik ve daha sıcak tabii ama heyecanlandığımız bir hikâye yakaladığımızda aynı coşkuyla bir polisiye ya da gerilim işinin de altından kalkabileceğimizi biliyoruz. Ama zaten her şey çok gergin, şimdilik komediden devam.
Peki, sizce komedi oynamak mı daha keyifli yoksa bir oyuncu ne oynarsa oynasın keyifli midir? Ya da size bir rolde keyif veren ne oluyor?
İşin türünden ya da oynadığınız karakterden çok kendinizi ne kadar içinde hissettiğinizle alakalı aslında her şey. İnanmadığınız bir karakteri canlandırırken muhakkak bir falso veriyorsunuz. Bütün mesele kendi samimiyetinizi, oynadığınız karakterin samimiyeti haline getirmek. Bunu başardığınızda seyirci de hızlıca bağ kurabiliyor sizinle.
Var Bunlar, beIN CONNECT (TOD) orijinal yapımı yani dijital bir iş. Dijital platformlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Daha özgür, yaratıcı bir ortam oluşturuyor mu sizce?
Alternatifler her zaman kaliteyi artırır. Özellikle yaratıcılığın öne çıktığı alanlarda farklı fikirlere ve türlere olan ilgi, bu tarz yayın mecralarıyla daha da artıyor. Televizyon alışkanlığında “dizi modası” diye bir şey vardı. Bir ağa dizisi ya da mahalle dizisi tuttuğunda arka arkaya bu yapımları izlerdik. Dijital bunu ortadan kaldırıyor. “İyi bir fikrin zamanı olmaz,” düşüncesi iyiden iyiye yerleşiyor. Bu da kreatifler için ciddi bir alan açıyor.
Var Bunlar’ın Tufan ve Samet’i nasıl ortaya çıktı? Kendinize benzeyen yanlar eklediniz mi ya da sonrasında fark ettiğiniz şeyler oldu mu; “Aa, burada kendini yazmışsın,” dediğiniz şeyler?
Kendi karakterlerimiz üzerinden yola çıkıp uçlaştırmamızla ortaya çıktı diyebiliriz. Diyalogları yazarken de karakterlerin tepkisi, hikâyedeki kararları veya durum içindeki tepkileri genellikle hayatta da vereceğimiz tepkilere benziyor. En kolayı, “Böyle bir durum olsa ben ne yapardım?” üzerinden yola çıkmak. Biz de Tufan ve Samet’i realize ederken, güldüğümüz her şeyi kullanıyoruz.
Gündelik hayatınızda daha ciddi insanlar mısınız yoksa ortamdaki herkesi güldüren arkadaş mı?
Normal, herkes nasılsa arkadaş ortamında öyleyiz. Arkadaşlarla buluştuğumuzda alkış kıyamet koptuğunu hatırlamıyorum.
Set ortamınız nasıl? Var Bunlar’ı çekerken de çok gülüyor musunuz?
Gerçekten çok eğleniyoruz, gülüyoruz. Genelde çekim takvimimiz çok sıkışık olduğu için, çok hızlı gülüp eğlenip diğerine geçiyoruz. Bazen o kadar hızlı oluyoruz ki burada gülüp eğlenmeyelim diğerinde gülüp eğleniriz diyoruz.
Giray Altınok
Sizi Var Bunlar’dan önce de birçok projeden hatırlıyoruz. İlgiyle izlenen Güldür Güldür süreciniz oldu. Var Bunlar’a kıyasla daha geleneksel diyebileceğimiz bir tarzda mizah yapılan, zaman zaman politik meselelere de değinen bir iş Güldür Güldür. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz Güldür Güldür serüveninizi?
Güldür Güldür, içinde yer almaktan en çok keyif aldığım ve gurur duyduğum işlerden biri. Ülkede bu kadar farklı kesimden seveni ve takipçisi olan çok az iş var. Belki de bu alanda seyirci yelpazesi en geniş iş. Hem politik mizaha yaklaşımı hem de çeşitliliği bence onu bambaşka bir yere taşıyor. Gerçekten çok yetenekli oyunculardan kurulu bir ekip. Onlarla birlikte sahnede yer almak bir ayrıcalık. BKM zaten köklü ve kendine has tarzı olan bir yapım şirketi. Belirli bir kaliteyi her zaman korumuş bir iş Güldür Güldür. Öyle sağlam bir yapı ki gelen giden oyuncular olsa da iş kendi içinde hep bir süreklilik tutturmuş durumda. Umarım uzun yıllar bu ülkeyi güldürmeye devam eder.
Üniversitede sosyoloji bölümünü bitirmişsiniz. Bir oyuncu için çok faydalı bir bölüm olduğunu düşündüm. Toplum yapısını anlayabilmek, ortak kültürden insanların verecekleri tepkileri tahmin edebilmek gibi avantajları oluyordur diye düşünüyorum. Sizce sosyolojinin oyunculuğunuza katkısı var mı?
Bana kalırsa konservatuarda yan dal olarak bile okutulabilecek bir bölüm sosyoloji. Özellikle benim gibi yazarlık ve oyunculuğu bir arada yürütüyorsanız kesinlikle ülkenin sosyolojik zemini hakkında fikir sahibi olmanın faydasını görürsünüz. Mizahın özellikle toplumun genetik kodlarıyla direkt ilişkisi var. Dünyanın her yerinde herkes aynı anda aynı şeye ağlayabilir ama asla aynı şeye gülmez. Dram, duygularla alakalı ama komedi, kitlenin yüzyıllarca geliştirdiği alışkanlıklarla ilişkili. Neye güleriz sorusu aslında bu bölümün konularından da biri. Ben sosyolojide öğrendiklerimle yazıyorum diyebiliriz. Ne yazmam gerektiğini ve neyin sevileceğini, içinde yer aldığım toplumsal kodlar söylüyor bana aslında.
Bana Karanlığını Anlat adlı filmde de yer aldınız. Daha önce yaptığınız işlerden farklı bir yapım. Nasıldı çekim süreci?
Ben farklı işlerde kendimi denemeyi çok seviyorum. Oyunculuk anlamında yepyeni bir bakış açısı kazandırıyor bana. Çatlak ve Bana Karanlığını Anlat filmleri bu bakış açısını kazanmamda çok yardımcı oldu. Oyuncu, farklı tür ve senaryolarda farklı yönetmenlerle çalışma şansı da yakalıyor. En önemli yanı da bu ezber bozma durumu. Mesela bir gerilim ya da polisiyede oynamayı çok isterim. Malzemenizi geliştirme ve paylaşma açısından da çok önemli.
Kerem Özdoğan
Üniversitede su ürünleri bölümünü bitirmişsiniz. Oyunculukla yolunuz nasıl kesişti? Hikâyenizi sizden dinlemek isteriz.
Üniversitede bir arkadaşımla boş boş dolaşırken, “2 yıldır üniversitedeyiz, hiçbir etkinliğe katılmadan mezun olup gideceğiz, ne boş adamlarız biz,” muhabbeti yaptıktan sonra ertesi sabah tiyatro kulübüne katılmaya karar verdik. Sonra işler birden hızla gelişti. Kendimi bir anda tiyatro kuramları, oyunları okumaya başlarken buldum. Sonra tiyatro okumaya karar verdim. Su ürünlerini bitirmek 6 yılımı aldığı için tekrar üniversite okumayı gözüm yemedi. Başka bir üniversitenin tiyatro yüksek lisansına başvurdum. Bu esnada da çeşitli tiyatrolarda oyunlar oynamaya başladım, derken konu buralara geldi.
Sizi daha önce yine komedi türünde bir televizyon işi olan Buyur Bi de Buradan Bak’ta tanımıştık. Programdan sonra uzunca bir süre ekranda yoktunuz ve yazdığınız işin başrollerinden biri olarak ekrana geri döndünüz. O sürede neler yaptınız?
Tiyatro devam ediyordu, yeni oyunlar çıkardım. Yine Giray ile birlikte filmler ve dizi yazdık. Ama çoğunlukla evde oturdum. Çok seviyorum evde oturmayı. Giray, “Gel bir şeyler yazalım,” demese evden çıkmam.
Var Bunlar’la hayatınızda neler değişti?
Hayatımda bir şey değişmedi ama yazarlık açısından çok şey kazandırdı. Daha önce 90-100 sayfalık senaryolar yazarken şimdi bütün hikâyeyi, ritmi de yüksek tutup 20 dakikaya sığdırmamız gerekiyor. Bir şakayı yükselten diyalogları ve durumları eleyip şakaya ulaşmanız gerekiyor. O yüzden şakayı çalıştırmak için daha fazla efor sarf ediyoruz. Şimdi böyle anlatınca çok daha yorucu geldi kulağıma. 90-100 sayfa canmış.
Bundan sonra komedide devam etmek istiyor musunuz yoksa başka planlarınız var mı?
Açıkçası bu zamana kadar çalıştığım projeler komedi türündeydi. Önümüzdeki zamanda neler olur bilemem hatta yeri gelmişken, ortada hiçbir şey yokken meşgul insan imajı veren klişe açıklamayı yapayım: “Görüştüğümüz birkaç proje var, bakalım ne olacak?”
Bu röportaj, Episode’un 47. sayısında yayımlanmıştır.