‘Dune Prophecy’: Butleryan Cihadı, Bene Gesserit’in Kökeni ve Denis Villeneuve’ün Filmlerindeki Dokuyu Koruyan Bir Seri

 ‘Dune Prophecy’: Butleryan Cihadı, Bene Gesserit’in Kökeni ve Denis Villeneuve’ün Filmlerindeki Dokuyu Koruyan Bir Seri

Denis Villeneuve’ün Dune: Part Two (Dune: Çöl Gezegeni Bölüm İki) filmi 2024’e damga vuran yapımlarından biriydi. Frank Herbert’ın transhümanist düşleri ve çığır açan Dune mitolojisi, Denis Villeneuve’ün makro evren inşasıyla son yılların görsel açıdan en güçlü eserlerinden birisine dönüştü.

Doğrusu Denis Villeneuve, ilk filmde kurduğu makro evrene ikinci filmle birlikte boyut atlattı, Frank Herbert’ın yarattığı satürasyonlu fantastik Dune imajinasyonu da hiperrealist bir biçime kavuştu. Denis Villeneuve’ün sinemasal tercihleri doğrultusunda daha karanlık, daha tozlu ve daha gerçek bir Dune evrenine tanıklık ettik.

Elbette bu göz alıcı makro evren inşasında son yılların öne çıkan görüntü yönetmenlerinden biri olan Greig Fraser’ın da katkısı vardı. Rogue One ve The Batman’in de görüntü yönetmeni olan Greig Fraser, ikonik planları ve kestiği epik görüntülerle bu stilize evrendeki atmosferi daha da ihtişamlı hale getirdi.

Bununla birlikte Dune romanını ikiye bölen Denis Villeneuve, ikinci filmde orijinal metindeki olay örgüsünden, karakter arklarından ve alegorilerden ciddi şekilde sapmıştı. Özellikle kitaptaki çok kritik bölümlerden olan “abıhayat” (hayat suyu) testini yüzeysel geçmesi, kaynak metindeki en önemli karakterlerden olan mentat Thufir Hawat’ı kullanmaması ve finali değiştirmesi Dune: Part Two’ya dair en büyük eksiler arasındaydı.

Ancak Denis Villeneuve’ün sinematik vizyonunu gösteren ve görselliğiyle nefes kesen Dune: Part Two, gişede yarattığı dalga ve kırdığı rekorlarla da dikkatleri üzerine çekti. Ticari açıdan da hayli başarılı olan Dune filmlerinin spin-off’u niteliğindeki Dune: Prophecy de mitolojiyi genişleten bir seri olarak izleyicilerle buluştu.

Dune Kardeşliği, Kuisatz Haderah ve Kehanet

Öncelikle Dune: Prophecy, Frank Herbert’ın yazdığı orijinal serinin çok öncesinde geçiyor ve bir öncül hikâye özelliği taşıyor. Mitolojiyi başlatan Dune romanının yaklaşık 10.000 yıl öncesine odaklanan seri, Frank Herbert’ın oğlu Brian Herbert ve Kevin J. Anderson’ın yazdığı Great Schools of Dune üçlemesini kaynak olarak kullanıyor.

Seride anlatılan dönemin öncesinde gerçekleşen “Butleryan Cihadı” ise Dune evreni açısından çok önemli bir dönüm noktasına tekabül ediyor. Serena Butler’ın isyanıyla başlayan Butleryan Cihadı, düşünen makinelere karşı verilen bir savaştır ve yeni bir başlangıcı temsil eder.

İnsanlığın kazandığı bu teknoloji karşıtı savaş sonrasında da Dune evreninin temelinde yer alan “Mentatlar, Uzay Loncası, Zensünni Gezginleri ve Bene Gesserit” doğar. Ayrıca Butleryan Cihadı sonrasında Corrino İmparatorluğu’nun yükselişi gerçekleşir. Atreides ile Harkonnen Hanedanları ise ölümcül düşmanlar haline gelir.

Butleryan Cihadı’nı takip eden siyasi karmaşada ortaya çıkan ve daha sonra Bene Gesserit adını alacak “Sisterhood”un (Kardeşlik) gizli emelleri de bu dönemde yoğrulur. Okült bir tarikat olan Kardeşlik, imparatorluğu perde arkasından yönetmek ve hanedanlar üzerinde söz sahibi olmak ister.

Valya Harkonnen

Yıllarca süren sıkı fiziksel ve zihinsel şartlandırma eğitimlerinden geçen Kardeşlik üyeleri yeminle birbirine bağlıdır. Bununla birlikte durugörü, genetik hafıza, gerçeği söyletme ve “Ses”i kullanma becerileriyle de tanınırlar.

Ancak asıl amaçları “Kuisatz Haderah” adı verilen ve insanlığı doğru yola götüreceğine inanılan erkek bir Bene Gesserit yaratmaktır. Zaman ile mekân arasında köprü kuracak bu mesihi yaratmak için de genetik seleksiyon ve çiftleşme haritası kullanırlar, hanedanları manipüle ederek bir yetiştirme programı uygularlar. Baba tarafından Atreides, anne tarafından da Harkonnen olan ilk “Kuisatz Haderah” Paul Atreides namıdiğer “Muad’Dib” de bu şekilde dünyaya gelir.

Paul Atreides

Bunun yanı sıra Kardeşlik’in binlerce yıl boyunca uyguladığı bir başka yöntem de “Missionaria Protectiva”dır. Missionaria Protectiva uygulaması ile ilkel kültürlerde batıl inanç tohumları ekerler, kehanetler ve dini sömürü alanları yaratırlar. Paul Atreides’in, uyandıktan ve güçleri açığa çıktıktan sonra Fremen efsanesine göre “Lisan al Gaib” (Dış Dünyadan Gelen Ses) olarak kabul edilmesi de bu şekilde gerçekleşir.

Tiran-Arafel ve Arrakis’e Çıkan Yollar

Buradan tekrar Dune: Prophecy’e dönersem, seri Butleryan Cihadı’nın 116 yıl sonrasında başlıyor. Açılışta yer alan sekansta da düşünen makinelere karşı verilen savaştan bir kesit sunuluyor. Doğrusu James Cameron’ın Terminator filmlerini akıllara getiren bu sekanstın çok iyi kurulduğunu ve Dune mitolojisini derinlemesine bilmeyenler için önemli bir işaret olduğunu söylemeliyim.

Devamında ise Kardeşlik’in nasıl örgütlendiği ve “Truthsayer”lar (gerçeği söyleten) olarak İmparatorluk içinde bir güç haline geldiği gösteriliyor. Tabii burada Raquella Berto-Anirul karakterine bir parantez açmak gerekiyor. Tarikatın kurucusu ve ilk rahip annesi olan Raquella’nın “Tiran-Arafel” imgelemi hikâyenin de yönünü çiziyor.

Frank Herbert’ın yazdığı Dune serisine dair bir “foreshadowing” (önceden ima etme) olan Tiran-Arafel kavramı, Bene Gesserit’in de sonunu getireceği düşünülen evrenin sonundaki savaş “Kralizec” ile ilişkili. Paul Atreides’in oğlu olan ve Altın Yol’u seçen “Tanrı İmparator” II. Leto Atreides dönemini işaret eden bu kavram, “ilahi yargının karanlık bulutları” anlamını taşıyor. Raquella’nın ölümünden sonra rakibini “Ses”i kullanarak ekarte eden Valya Harkonnen’ın gizli planları, nihai amacı, Harkonnen rüyaları ve imparatorluğu ele geçirme arzusu da Dune: Prophecy’nin ana hikâyesini oluşturuyor. Doğrusu Bene Gesserit’in ana gezegeni konumundaki Wallach IX’in ve Kardeşlik üyelerinin yaşantısının resmedilişi de harika.

Bununla birlikte İmparatorluk Hanedanı olan Corrinoların gezegeni Salusa Secundus’a dair ayrıntılar da çok iyi sunuluyor. Sadece saray yaşantısının değil, sosyal hayatın gösterilme biçimi de çok yerinde bir karar.

Zaten Dune: Prophecy’nin Denis Villeneuve’ün Dune filmlerini takip eden makro evren inşası, estetik unsurları ve renk paleti de yerli yerinde duruyor. Bu prodüksiyon kalitesi de seriye seviye atlatıyor. Tabii keşke Denis Villeneuve’ün takvimi uygun olsaydı da ilk başta planlandığı gibi seriyi de o yönetebilseydi.

Ayrıca Valya Harkonnen’in “nemesis”i konumundaki Desmond Hart karakteri de çok iyi çizilmiş. Arrakis’in tanrıları konumundaki kumsolucanları “Şeyh Hulud” tarafından kutsanan Desmond Hart’ın gizemli bir geçmişi ve “Ses”e bile karşı koyabilen psişik güçleri bulunuyor. Avustralyalı oyuncu Travis Fimmel’in de bu role çok iyi oturduğunu belirtmeliyim.

Desmond Hart

Bir yandan Dune serisinin ikonik karakterlerinden olan Duncan Idaho’yu anımsatan Desmond Hart, Kardeşlik’e karşı bir duruş sergileyerek İmparator Javicco Corrino’yu etkisi altına alıyor ve asıl gücün Arrakis gezegenini kontrol etmekten geçtiğini biliyor. Çünkü Dune evreninde hayatın ve ticaretin devam etmesini sağlayan en değerli madde “melanj” ya da “baharat” sadece bu çöl gezegeninden çıkarılabiliyor. Serideki politik entrikalar, erk isteği ve çatışma da buraya bağlanıyor.

Sonuç olarak Dune: Prophecy, Dune mitolojisine dair çok önemli kapıları aralıyor ve oldukça mühim bir öncül hikâye anlatıyor. Bu açıdan da The Penguin gibi çok iyi kurulmuş bir spin-off ve tıpkı The Penguin gibi 2024’ün en nitelikli işlerinden biri olarak karşımızda duruyor.

Bu inceleme, Episode Dergi’nin 59. sayısında yayımlanmıştır.


 

Orçun Onat Demiröz

Lisans öğrenimini 2010 yılında İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesinde tamamladı. Akabinde yüksek lisans için Viyana’ya gitti ve 4 yıl kadar Avusturya’da yaşadı. 2015 yılında Türkiye’ye döndü ve çeşitli kültür/sanat dergilerinde, eklerde, bloglarda yazarlık yaptı. Aynı zamanda birçok ajansta da metin ve içerik yazarı olarak çalıştı. Hayatına yazar, yorumcu ve DJ olarak devam ediyor.

Related post

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir