Bir zamanlar ekran dediğin şey ya televizyondu ya sinema perdesi. Hani şöyle koltuğa yayılarak izlenen, geniş geniş yatay ekranlar… Ama işler değişti. Parmaklarımız küçüldü, sabrımız kısaldı, ekranlarımız dikleşti. Şimdi yeni moda: Dikey içerik! Evet evet, o başparmağımızla yukarı kaydırmaya doyamadığımız, metroda, vapurda hatta yürürken bile izlediğimiz mini mini videolar. Artık ekrandaki tüketimin yeni adı, dikey.
Başlangıçta sosyal medyada “şak şak” geçen dans videoları ve kedi sevmeli müzikli Reels’ler ile tanıştık bu formatla. Pandemi sayesinde de mobil cihazlara sevdamız tavan yaptı. Sonuç? Dikey videolar artık sadece eğlence değil, birer hikâye anlatma biçimi. Dikey diziler doğdu. Kısacık bölümler, büyük duygular, bol entrika… Sanki her biri, “Az sonra!” repliğiyle başlayacakmış ya da eskilerin meşhur “Arkası Yarın” kuşağı gibi.
Dikey dizi dediğin şey, 9:16 oranında yani telefon ekranının doğal haliyle çekilen mini yapımlar. Genelde 1-1,5 dakika arasında bölümlerle geliyorlar ve toplamda 60-80 bölümden oluşabiliyorlar. Yani neredeyse bir dizi maratonu ama kahve molasında bitirilebilecek cinsten. Yani tüketim kültürüyle harmanlanmış Z kuşağı direkt hedef kitle.
Bu akımın öncüsü Snapchat, Instagram, TikTok ve YouTube Shorts gibi sosyal platformlar. Düşünün, sabah işe giderken 15 bölüm izleyebiliyorsunuz. Hikâyeler hızlı, karakterler net, tempo yüksek. Zaten başka türlüsü bu neslin dikkat süresine sığmazdı.
Konu başlıkları mı? Gençlik dramaları, aşklar, ayrılıklar, biraz korku, azıcık erotizm, bol entrikalı, gizli mesajlı sahneler… Asya-Pasifik tarafında işler daha “fantastik güçler”le şekilleniyor. Mistik güçler, süper kahramanlar ve erotizm sosuyla harmanlanmış bölümler izleyiciyle buluşurken Avrupa-Amerika yapımlarında ise ilişkiler bir tık daha “erotik” kodlarla anlatılıyor. LGBTİ+, yasak ve çarpık ilişkiler, cinsellik, cinsellik, daha fazla cinsellik… Herkes kendi kitlesine göre içerik üretiyor. Senaryolarda lafı dolandırmaya gerek yok: Kısa, net, vurucu! Arka plan mı? Unut gitsin! Oyuncunun mimikleri zaten hikâyeyi anlatıyor. Mekânlara bakma; 1,5 dakika boyunca karakterin arkasında duran vazonun senin için hiçbir önemi yok. Senin için önemli olan hızlı geçişler, dinamik kurgu ve netlik.
Bu format Türkiye’de de boş geçilmemiş. PUBG Mobile çıkmış demiş ki, “Ben de dizi çekerim!” Ve ortaya 2024 yapımı Zirvede çıkmış. Uludağ’da geçen e-spor temalı, tanıdık influencer’lı bir gençlik hikâyesi. Her gün 1 dakikalık bir bölüm, toplamda 15 bölüm. Tam da telefon ekranından izlemelik değil mi?
Ardından GAİN sahneye çıkmış, “Ben de dikey içerikte varım,” demiş. “Gain Shorts” yolda. İlk projelerden biri Aşk Sözleşmesi. Başrollerinde Yağmur Yüksel ve Samet Kaan Kuyucu var. Devamında ise yine Yağmur Yüksel, bu sefer partneri Berkay Akdemir’in olduğu Çarpma ile geliyor. Yönetmen koltuğunda Benal Tairi oturuyor. Oyuncular tanıdık, çekimler dinamik.
Hatta MedYapım bile, “Dikey dizi olur da biz olmaz mıyız?” demiş ve O Kadın adında 60 dakikalık bir proje hazırlamaya başlamış. Yönetmen koltuğunda Ali Cabbar var. Ve tabii ki yine 1,5 dakikalık mikro bölümler halinde. Ayrıca eski dizilerden bazıları da dikey forma çevriliyor. Mesela İlhan Şen ve Burcu Özberk’li 42 bölümlük Aşk, Mantık, İntikam özel tekniklerle bir güzel kesilip biçiliyor, hop dikey dizi oluyor.

Peki, Türkiye’de izleniyor mu bu işler? Henüz bir alışkanlık oluşmuş değil. Şimdilik Z kuşağı elinden telefonu düşürmüyor ama yatay ekran izleyicisi hâlâ güçlü. Klasik sinema keyfini hâlâ koltukta yatay yatay yaşayanlar var. Açık konuşalım, “gerçek sanat”, yatay ekranda hâlâ yaşıyor. Dikey? O daha çok hızlı tüketim menüsünden bir seçenek. Gelip geçici mi? Olabilir. Ama şimdilik parmaklar yukarı kaydırıyor, yapımcılar da hikâyeyi ona göre yazıyor.
Senarist ve dramaturg Emir Kula’nın kaleme aldığı bu yazı, Episode Dergi’nin 60. sayısında yayımlanmıştır.