Godolkin’in gençleri, süper güçlerin dünyasında kendi yerlerini ararken, kamera arkasında nasıl bir deneyim yaşıyorlar? Prime Video‘da yayınlanan Gen V‘nin oyuncuları Lizze Broadway, Maddie Phillips, Asa Germann set maceralarını, dublör eğitimlerini ve en sevdikleri “süper” anlarını paylaşırken, karakterlerinin iç dünyalarını nasıl canlandırdıklarını da samimiyetle anlatıyorlar.
* Gen V oyuncularıyla yaptığımı özel röportajlara buradan ulaşabilirsiniz.
Çocukken süper güçlere sahip olmayı hayal eden biri olarak sizi bulmuşken sormak istiyorum, senaryo icabı da olsa süper güçlere sahip olmak nasıl bir duygu?
Lizze Broadway: Benim için çok da farklı hissettirmiyor diyebilirim çünkü gerçekten garip bir şey yapmam gerekmiyor. Ben sadece böyle yapıyorum (elini uzatır gibi yapar) ve sonra bir şeyler oluyor ya da bir şeyler duyuyorum. Yani bu diğer arkadaşlar gibi, dublör eğitimi alanlar falan… Benim hiç dublör provam olmadı! Bu yüzden benim için çok farklı gelmiyor. “Güçlü ve büyülüyüm!” demek isterdim ama sadece bir şey yapmıyorum ya da içmiyorum ya da her neyse… Ama şimdi yaptığın hareket çok iyi görünüyordu! Neden onu çekmediklerini anlamıyorum… (Gülüşmeler)
Asa Germann: İşte bu yüzden dublör provasına gitmiyor, zaten her şeye hâkim! Evet, görüyorsunuz.
Maddie Phillips Ben gittim dublör eğitimlerine. Özellikle ikinci sezonda bütün bir sekansta oynamam gerekti. Dördüncü bölümde, tuvalette olduğum sahnede bütün bir gün suda çalıştım. Çok eğlenceliydi, evet. Orada kendimi güçlü hissettim. 12 saat yüzmek gibi bir şeydi. Bayıldım, çok eğlenceliydi.
Asa Germann: Benim için en eğlenceli şeylerden biri, atlama sahneleri ki bu çok sık olmuyor. Ben atlamayı seviyorum. Ve herkesin bunu bilmesini isterim. Dev bir teçhizata bağlıyorlar ve seni 15 metre havaya fırlatıyorlar, o kadar eğlenceli ki! Ben bilerek hata yapıyordum tekrar atlamak için… Beni seviyorlar ve seslerini çıkarmıyorlar, bu harika.

Sam’in kukla sahneleri ve Kate’in zihin kontrol güçleri, onların iç dünyalarını ve travmalarını göstermenin ne kadar güçlü yolları. Bu kadar soyut ve psikolojik kavramlarla uğraşırken karakterinizin gerçekliği ile bu fantezi dünya arasındaki çizgiyi nasıl koruyabildiniz?
Lizze: Kolayca. “Kes!” dedikleri anda tamamen dışındayım. Anlatabiliyor muyum? Hatta bazen ‘kes’ demeden önce bile. Bazen bir sahnenin ortasında… Bir keresinde başaramamıştım. Kıkırdamalarım tutmuştu hatta. Bu çok yoğun bir dizi ve çok yoğun şeyler oluyor. Ama oradaki enerji gerçekten çok sakin ve eğlenceli. Bu yüzden ben, en azından, hiçbir şeyi eve getirmiyorum. Sadece yaşadığım hayata ve her şeyin muhteşemliğine inanamıyorum. Dürüst olmak gerekirse her zaman eğlenceli. Beni üzgün ya da endişeli hissettirmiyor, şükürler olsun ki edebilirdi… Ama etmiyor, bu da güzel.

Bazen yine de, eğer kendini hiperventilasyona sokman gerekiyorsa gaza gelmek için, vücudunun normale dönmesi biraz zaman alabilir. Kolum havaya uçtuğunda gerçekten çıldırmam gerekti ve sakinleşmem biraz zaman aldı ama bu daha çok fizikseldi, ruhsal değil.
Asa Germann: Hayır, çok doğru. Gerçekten yoğun bir sahne yaparken bazen bunun bir tür rahatlama gibi hissedilebildiğini ve sonra kendini histerik bir şekilde gülerken ya da dururken ya da Bay Royce ile oynarken bulmanın çok güzel olduğunu hissediyorum. Bay Royce benim köpeğim,. Evet, sette köpeklerin olması her zaman iyi bir şey, bence bu da çok yardımcı oluyor. (Gülüşmeler)

Dizi notlarında rastladım, kukla sahnelerinin favori günleriniz olduğunu söylemişsiniz. Sahne partneriniz bir insan olmadığında, Sam’in parçalanmış zihin durumunu ve halüsinasyonlarını o anlarda bu kadar canlı ve gerçek hissettirmeyi nasıl başardınız?
Asa Germann: Çok naziksiniz. Biliyor musunuz, aslında kuklaları oynayan iki kukla ustası var. Biri Marty adında, o olağanüstü bir aktör. Diyalogları sizinle canlı okuyor. Ve o kadar iyi ki! Bazen onunla o sahnelerde olurdum ve “Sanırım bu adam sahneyi çalıyor çünkü o kadar iyi ki!” diye düşünürdüm. Ve aslında bence bazen o tür sahnelerde, Lizzie mavi ekran üzerinde çok şey yaptı. Ve bu farklı. O anların güzel yanı, bir oyunculuk sınıfındaymışsınız gibi hissettirmesi, çünkü çok hayal gücü gerektiren bir şekilde, gerçek dışı fiziksel koşullar altında çalışıyorsunuz. Orada bir kukla ya da bir mavi ekran ya da bir sürü ip var ve yerde siyah bir spandeks takım içinde yatan bir adam görebiliyorsunuz, bu yüzden kamera onu çekmiyor. Bu bir bakıma güzel ve kolay bir şey. Bence çok eğlenceli olabilir.