Sera Kutlubey: “‘Zalim İstanbul’un yeri ayrı”

 Sera Kutlubey: “‘Zalim İstanbul’un yeri ayrı”

Zalim İstanbul ve Hercai dizileriyle tanınan genç oyuncu Sera Kutlubey ile kariyerine ve yaşamına dair keyifli bir röportaj yaptık. Sevilen oyuncuyla geçmişini ve gelecek planlarını da konuştuk.

İyi okumalar dileriz!

Oyunculuğa ne zaman, nasıl merak saldınız? Ailenizde sanatçı kimse var mıydı?

Ailem hep sanatla iç içeydi. Çok küçük yaşlarda tiyatroyla tanıştırıldım. Özellikle annem, müzikallere bayılır; daha ben çok küçükken beni kucaklayıp dünyanın farklı köşelerindeki müzikalleri izlemeye götürürdü. Yaş ilerledikçe ortak zevkimiz oldu bu tabii.

Eğitimli bir oyuncusunuz. Haliç Üniversitesi’nin Tiyatro Bölümü’nden mezun olmuşsunuz. Aldığınız eğitimin oyunculuğunuza nasıl katkıları oldu?

Farklı farklı ekollerden gelen birçok hocadan ders alma fırsatımız oluyor okulda. Bir okulu seçerken de aslında bünyesindeki isimleri hedef alıyoruz öğrenci olarak. Bu da bilinçli bir şekilde öğreticini seçebilmek demek… Tabii, okulda sınırsızca hata yapma ve deneme şansı da oluyor. Ama elbette setler de büyük bir öğrenim alanı… Usta dediğin kişinin gözlerinin içine bakarak oynamak, onu iş üzerinde izleyerek bir şeyler öğrenmek de çok ayrı bir şey.

Kehribar, Babam ve Ailesi, İsimsizler dizilerinden sonra Zalim İstanbul ve Hercai dizilerindeki rollerinizle bir çıkış yakaladınız. Kariyerinizin dönüm noktası olarak, yer aldığınız hangi işi görüyorsunuz?

Her işte çok şey öğrendim ve her birinin beni bir sonraki işime hazırladığına inanıyorum. Ama diğer işlere göre Zalim İstanbul‘un yeri ayrıydı. Hem karakterle geçirdiğim vakit, hem diğerlerine göre kurduğum gönül bağı ve işin enerjisi daha ayrı benim için.

Zalim İstanbul’a katılırken dizinin böylesine popüler olacağını tahmin ediyor muydunuz?

Yaptığımız işe güveniyorduk çünkü ekibin bir parçası olan her kişi büyük bir özenle yaklaştı Zalim İstanbul‘a. Reyting kaygısı tabii ki her işte olduğu gibi vardı çünkü işin sürekliliğini reytingler belirliyor. Ama işin içindeyken o kadar yoğun çalışıyorduk ki bence o zamanlarda dizinin popülerliğinin tam farkına varamadık.

Sera Kutlubey

“Genelde televizyonda hep bir erkek ve kararsız kaldığı iki kadın arasındaki hikayelere şahit oluyoruz. Bir kadının iki erkek arasındaki çelişkisini görmek çok alışık olduğumuz bir şey değildi ve cesurcaydı.”

Zalim İstanbul’daki Cemre rolü size de büyük bir popülerlik kazandırdı. Cemre karakterini özel ve ilgi çekici kılan neydi?

Samimi bir karakterdi, gerçekti… Sadece iyiliği ve saflığıyla değil de gücüyle, dik duruşuyla, kalıplara uymayışıyla ilgi gördü. Bir de genelde televizyonda hep bir erkek ve kararsız kaldığı iki kadın arasındaki hikayelere şahit oluyoruz. Bir kadının iki erkek arasındaki çelişkisini görmek çok alışık olduğumuz bir şey değildi ve cesurcaydı. İşin güzel yanı, her iki hikaye de ayrı bir dizi konusu olabilecek kadar güzel yazıldı…

Sizi henüz bir sinema filminde izleyemedik. Niçin? Siz mi istemiyorsunuz yoksa aklınıza yatan bir teklif mi gelmedi henüz?

Bir oyuncu olarak sinemadan beklentim dizilere göre daha farklı… Zamanında beni heyecanlandıran işler oldu ama dizi yaparken bu işlerde yer almam mümkün değildi. İkisi de tam zaman ve konsantrasyon isteyen alanlar. İçime sinen bir iş olduğunda tabii ki içinde olmak isterim.

Biraz da kişisel yaşamınızdan bahsedelim. İşiniz dışında nelerle uğraşıyorsunuz? En sevdiğiniz hobileriniz neler?

Bu ara olabildiğince yürüyorum, spora da ağırlık verdim… Bir de sürekli eski konserlerin kayıtlarını izliyorum; pandemi süreciyle birlikte konserlerin o eski havasını da arıyor insan.

Hayatımı değiştirdi diyeceğiniz bir kitap, film ya da şarkı var mı?

Yok. Belirli zamanlarda ihtiyacım olan kitapların karşıma bir şekilde çıktığına inanıyorum veya bir konuda kararsızsam, sıkıntıdaysam tesadüfen okuduğum kitaplarda, sayfalarda aradığım cevaplar saklı gibi oluyor.

Sinema ve televizyonun yalnızca oyunculuk tarafında mı kalmayı planlıyorsunuz yoksa yönetmenlik, senaristlik gibi işlere girmeyi de düşünüyor musunuz?

Senaryo kısmı olabilir çünkü ilgim var bu alana açıkçası.

İyi bir dizi izleyicisi misiniz? Okurlarımıza önereceğiniz bir dizi var mı?

Çok iyi bir dizi izleyicisi değilim ama şu ara The Good Place ve Grace & Frankie önerebilirim. Hafif ve güldüren şeyleri izlemeyi seviyorum.

Bir dilek hakkınız olsa, ne dilerdiniz?

Uff, bir tane seçmek çok zor! Gerçekten bir dilek makinesi gibi bir şeyin hayalini kurarım hep. (Gülüyor) Bir de dileklerin söylenmemesi gerektiğine inananlardanım. Saçma olduğunu bilsem de inanıyorum buna! (Gülüyor)

Onur Bayrakçeken

1994 yılında İstanbul'da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldu. Annesinin başucunda okuduğu kitaplarla okumayı, ilkokul hocasının teşvikiyle yazmayı sevdi. İflah olmaz bir müzik tutkunu. İki şiir kitabı var (devrilmiş fil hüznü, devingen gömüt), bir de "Prekazi: Vurdu, Gol Oldu!" (Mylos Kitap, 2019) nehir söyleşi kitabını hazırladı.

Related post

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir