“The Gifted”: Farklı Bir Marvel Macerası I Sevtap Tuzcu

 “The Gifted”: Farklı Bir Marvel Macerası I Sevtap Tuzcu

2017 sonunda başlayıp 2018’in başlarında tamamlanan The Gifted, farklı bir mutant macerası sunuyor izleyicisine. Mini röportajımızda dizinin yıldızlarından Jamie Chung, bu farkı şu sözlerle açıklıyor: “Her anlamda fazlasıyla ayakları yere basan bir duruşu var. Filmlerdeki mutantlar mesela, birbirlerini ve dünyayı kurtarıyorlar. Bizim hikâyemiz farklı. Bizde sadece aitlik istiyorlar ve güven içinde yaşayabilecekleri bir cemaat arayışı içinde, hayatta kalmaya çalışıyorlar.”

2017, belki de Marvel’in en çok üretim yaptığı sene oldu. Dizilerden, filmlerden alamadık kendimizi. Batman, Spider Man, Iron Man demekle kalmadık, Wonder Woman imdadımıza koştu, Hulk sinema perdesinden nevresim takımlarımıza konuk oldu, Thor kızların rüyalarını süsledi ve Captain America duvarlardan tişörtlere kalkanını gösterdi bize. Iron Fist, Legion, The Defenders derken Marvel’in üretiklerini izlemeye yetişemedik bile. Sene sonuna doğru X-Menseverlere kesinlikle hitap edecek bir dizi daha başladı: The Gifted. İzleyiciyi, genç ve yeni yüzlerle tanıştırmanın yanı sıra özel efektlerle de doyuracak gibi görünüyor. Bir de oyunculara soralım dedik. Onları bu projeye bağlayan, bizi ekran karşısına oturtacak olan nedir?

Röportaj: Sevtap Tuzcu

The Gifted dizisinde canlandırdığınız karakterlerden bahseder misiniz?

Jamie Chung: Karakterim, Blink diye bir mutant. Açıp kapatabildiği portallar sayesinde bulunduğu noktadan kendini ve başkalarını o portallardan geçirerek başka bir noktaya taşıyabiliyor.

Stephen Moyer: Benim oynadığım karakter, Reed Srucker adında bir bölge savcısı. Topluma açık yerlerde gücünü kullanan mutantlara dava açan bir bölge savcısı. “Bizim dünyamızda varlığını sürdürebilirsin ama güçlerini kullanamazsın,” diyor. Bu sebeple mutantları ortalıktan kaldırıyor; haklarında soruşturma açıp onları sözde emniyetli ama aslında pek de hukuka uygun olmayan bir alana kapatıyor. Kendi çocuklarının mutant olduğu ortaya çıkınca onların da o alana kapatılacağını idrak ediyor, çocuklarını kaçırmaya karar veriyor. Böylece tabii ki başka mutantlarla da tanışıyor ve Reed onların dünyasına özel bir bakış açısı kazanıyor.

Emma Dumont: Benim karakterim en iyisi… Tabii ki şaka. Adı, Polaris ve geçmişi oldukça karanlık biri. Psikolojik rahatsızlıkları var ama asıl özelliği, metal manyetik her şeyi ve elektromanyetik alanları kontrol edebilmesi. Üstelik uçabiliyor ve çok cool bir kız.

Coby Bell: Katılıyorum; o aksi ve sert bir karakter. Ben, Jace Turner karakterini oynuyorum. Mutantları takip edip yakalayan devlet dairesi Sentinel Hizmetleri’nin başında. Eskiden polismiş. Kızı bir mutant olayında hayatını kaybedince, kimsenin başına böyle bir şey gelmesin düşüncesiyle Sentinel Hizmetleri’ne katılmış. Yani aslında dizide kötü karakter konumunda ama kendince haklı sebepleri var.

Marvel kahramanları birçok şekilde işlendi; kitaplarda, filmlerde, dizilerde… The Gifted‘ı diğer prodüksiyonlardan farklı kılan nedir?

Chung: Her anlamda fazlasıyla ayakları yere basan bir duruşu var. Filmlerdeki mutantlar mesela, birbirlerini ve dünyayı kurtarıyorlar. Bizim hikâyemiz farklı. Bizde sadece aitlik istiyorlar ve güven içinde yaşayabilecekleri bir cemaat arayışı içinde, hayatta kalmaya çalışıyorlar.

Moyer: Dizi, arada kalmışlıktan bahsediyor, bir sistemin içinde olup dışında hissetmekten, dışlanmaktan ve hayatta kalma çabasından. Dizideki ailem, kaçış esnasında başka bir aileyle karşılaşıyor ve nasıl birlik olup avlanmadan ayakta kaldıklarını izliyoruz.

Dumont: Bence The Gifted, sadece çizgi roman türüne katkıda bulunmuyor. Hatta şimdiye kadar görülmüş her şeyden çok farklı. Sokak seviyesinde mutantların insanlara bakış açısı. Mevzu kahramanlık değil, hikâye aslında hayatta kalmaya çalışan insanlar hakkında.

Bell: Süper güçlerin olursa olacağı bu, gerçi her biri güçlü sayılmaz. Korkuları var hepsinin. Yaralanabilirler, ölebilirler yani özlerinde insanlar. Evet, aslında oldukça insani bir bakış açısından anlatılıyor hikâye.

Dumont: Kesinlikle. Dizide Thunderbird diye bir karakterimiz var. Hayvan izcisi ve hayvanlarla iletişim kurabiliyor. Onunla ilgili yapımcılarımızdan Derek Hoffman’ın bir sözü var: “Kimi gücüyle dünyayı kurtarır, kimi de sadece veteriner olur…”

Peki, en sevdiğiniz Marvel kahramanı ya da karakteri kimdir?

Dumont: Polaris. Kendi karakterim. Tabii ki bu da şaka. Ben Wolverine’i beğeniyorum. Karanlık biri ve kendince sorunları var. Bir de Quicksilver’ı çok severim.

Bell: Ben her zaman Wolverineci olmuşumdur. Çocukken büyük bir Örümcek Adam fanıydım, bir de Hulk. Kitaplarını pek okumazdım ama dizilerine, filmlerine bayılırdım.

The Gifted‘ı sadece üç kelimeyle anlatmanızı istesem… Her birinizin ayrı üç kelime hakkı var tabii ki.

Dumont: Peki. Biz şu bağdaştırma oyununu oynayalım. Olur değil mi?

Bell: Önce sen, sonra ben; sırayla söyleyelim.

Dumont: Başlıyorum: Aksiyon.

Bell: Marvel.

Dumont: Aile.

Bell: Marvel.

Dumont: Gönül yarası.

Bell: Marvel.

Dumont: Marvel.

Röportaj, Episode Dergi’nin 6. sayısında yayımlanmıştır…

Sevtap Tuzcu

1980'de Almanya'nın Friedrichshafen kasabasında doğmuştur. Berlin Freie Üniveristesi'nde İktisat ve Turkoloji, Humboldt Üniversitesi'nde Fransız Filolojisi okumuştur. Berlin Edebiyat Ajansı'nın kurucu üyesi olarak çeşitli edebiyat çevirileri yapmıştır. Reklam ve radyo metin yazarlığında kök salacağını düşünürken kendini birden Türkiye'nin müzik piyasasında menajerlik ve yapımcılık yaparken bulmuş. Sıkılgan bir arkadaş olarak müzik sektörüne de bir süre sonra sırtını dönüp kendini ticarete vermiş. Ne işle meşgulsün sorusuna, "Edebiyat falan filan" demekten vazgeçememiş. Arada bir kendini reklam ve kliplerde sanat yönetmenliği yaparken yakalıyor. Üç kedi anası ve en büyük hedefi "hayır" demeyi öğrenmek…

Related post

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir