Eşref Rüya, Türkiye’de politik atmosferin oldukça gergin olduğu bir dönemde, Mart ortasında ekran yolculuğuna başladı. Hatta, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alındığı 19 Mart gecesi ilk bölümüyle ekrana gelerek, talihsiz bir başlangıç yaptı desek yanlış olmaz. Uzun ve merakla beklenen bir prodüksiyon sürecinin ardından izleyiciyle buluşan dizi, Çağatay Ulusoy’u sekiz yıl aradan sonra ana akım televizyona, Demet Özdemir’le birlikte döndürdü. Yapımcılığını TİMS&B Productions’ın üstlendiği, yönetmen koltuğunda Uluç Bayraktar’ın oturduğu ve senaryosunu Ethem Özışık ile Lokman Maral’ın kaleme aldığı dizi, yayınlandığı ilk günden itibaren reytinglerde istikrarlı bir yükseliş göstererek ilk beşteki yerini korumayı başardı.
Dizinin popülerliğiyle başlayalım. Türk izleyicisinin mafya hikâyelerine olan sevgisi malum. Ama bir mafya hikâyesi romantizmle birleştiğinde, ortaya bambaşka bir şey çıkıyor. Mafya ve aşk denince akla elbette, yayınlandığı akşamlarda sokakları boşaltmayı başaran ve bir döneme damga vuran Ezel geliyor. Ezel‘den 14 yıl sonra, Eşref Rüya o büyüyü yeniden yakalayabilen ilk yapım.
Ana akım Türk dizileri genellikle kadın izleyiciye hitap eder. Ama Eşref Rüya, hem erkek hem kadın izleyicilerden büyük ilgi görüyor demek yanlış olmaz. Bu yalnızca reytinglerde değil, karakterin etkisinde de kendini belli ediyor: Eşref’in tıraş stili şu an trend olmuş durumda! Erkek bir başrol karakterinin böyle bir etki yaratması oldukça nadir görülen ama mutluluk verici bir durum.
Hikâyenin merkezinde, küçük yaşta yetim kalan ve tek başına büyüyen Eşref Tek var. Hayatın zorlukları onu zamanla yeraltı dünyasına sürüklüyor. Eşref, zamanla Türkiye’nin en büyük suç örgütlerinden biri olan, bir aile gibi çalışan Yetimler çetesinde yükselerek saygın ve güçlü bir figüre dönüşüyor. Polisin yıllardır yürüttüğü tüm operasyonlara rağmen, bu örgütü çökertmek mümkün olmamış. Eşref’in yakınındaki çekirdek ekipte ise üç karakter var: gözü kara ve çapkın sağ kolu Gürdal, grubun babası Müslüm ve işlerin matematiğini yöneten, “Profesör” lakaplı Faruk.

Hikâyenin romantizm aksı ise çok daha derin bir yerden başlıyor. Genç yaşta bir çiftlikte çırak olarak çalışırken, adını bile bilmediği bir kıza âşık oluyor Eşref. Ona “Rüya” ismini takıyor. Bu aşk, çiftlik sahibinin kızı istismar ettiğini görmesiyle büyük bir trajediye dönüşüyor. Eşref, adamı öldürüp 14 yaşında hapse giriyor. Aradan yirmi yıl geçiyor ve Eşref hâlâ “Rüya”sını arıyor. Elindeki tek ipucu ise Rüya’nın boynundaki ben.
Tam da bu noktada hikâyeye Nisan (Demet Özdemir) dahil oluyor. Eşref’in otelinde müzisyen olarak çalışmaya başlayan Nisan, aslında Eşref’in yıllardır aradığı “Rüya”dan başkası değil. Ancak birkaç yıl önce boynundaki beni aldırmış. Durun, dahası da var: Nisan, aynı zamanda polisle iş birliği yapan bir köstebek.

Kötü ve zor bir çocukluk geçirmiş olan Nisan’ın tek amacı kız kardeşini korumak. Ama Eşref’i tanımaya başladıkça bu çok da kolay olmuyor. Eşref’e âşık oldukça, görev bilinciyle duyguları arasındaki denge sarsılıyor ve her geçen bölümde Nisan’ın içsel çatışması büyüyor. Kardeşini kurtarmak için ihanete hazırlanan bir kadın, aslında yıllardır kendisini arayan adama âşık olmakta ve hâlâ onun, aradığı “Rüya” olduğunu bilmemektedir…
Yeterince açık söylemediysem tekrar belirteyim: Eşref Rüya, bu sezonun en başarılı yapımlarından biri. Ana akım televizyonda uzun zamandır eksikliğini hissettiğimiz sinematik kaliteyi her bölümde sunuyor. Başroller dışındaki oyuncu kadrosu da dikkatle seçilmiş, diyaloglar güçlü ve jenerikten final sahnesine kadar her detay özenle işlenmiş. Geniş kitlelere hitap eden dizinin reyting başarısı da bunu doğruluyor.
Bir Zamanlar Çukurova, Aldatmak ve Siyah Kalp gibi yapımlara imza atan TİMS&B tarafından hayata geçirilen Eşref Rüya‘nın ertesi gün yayın hakları kısa süren YouTube macerasının ardından Prime Video Türkiye’ye satıldı. Dizinin uluslararası dağıtım haklarını ise Inter Medya aldı ve böylece dizinin global yolculuğu resmen başlamış oldu. Şimdiden farklı ülkelerde büyük hayran bir hayran kitlesi edinen Eşref Rüya’nın birçok bölgede başarılı olma potansiyelinin yüksek olduğunu düşünüyorum.
Türk dizilerini uzun süredir yakından takip eden biri olarak, Eşref Rüya’nın suç ve romantizm unsurlarını dengeli şekilde işlemeye devam etmesini, hem Yetimler çetesinin iç dünyasını hem de Eşref ile Nisan arasındaki duygusal hikâyeyi derinleştirmesini umuyorum. Bu çizgisini koruduğu sürece, Eşref Rüya’nın modern bir klasik olması kaçınılmaz.
Bu inceleme, Episode Dergi’nin NEM Dubrovnik & NATPE Budapest 2025 sayısında yayımlanmıştır.