2024 Favorilerim
Totale vurursak bence güzel bir seneydi 2024. Çok eğiticiydi bir kere, çok zordu ama birçoğumuza hayatın gerçeklerini öğretti. Dünyada ve özel hayatlarımızda fırtınalar koparken kafamızı dağıtmak için sığındığımız diziler, filmler başköşemizdeydi tabii. 2024’te çok şey izledim belki ama en çok aşağıdakiler bende iz bıraktı.
2024 Favorilerim
Skeleton Crew (Disney+)
Enid Blyton’ın Afacan Beşler ve Ferenc Molnar’ın Pal Sokağı Çocukları kitaplarıyla büyümüş biri olarak, çocukların merkezde olduğu hikâyelere bayılırım. Stranger Things’e bir türlü ısınamasam da yıl sonunda karşıma çıkan Skeleton Crew beni etkiledi. Jude Law’ı bir Jedi olarak izlemek ve çocukların eğlenceli diyaloglarına tanık olmak keyif vericiydi. Star Wars her zaman bir numara.
Fantasmas (BluTV)
Komik, sıradışı ve hiciv dolu Fantasmas, modern toplumun çelişkilerini zekice ele alıyor. Julio Torres’in yenilikçi anlatımı, teknolojiyle beslenen gerçeklikleri absürt hikâyelerle buluşturuyor. Hamsterlar için bir queer gece kulübü ve soylulaştırmanın etkisi hakkında duygusal, pembe dizi benzeri bir hikâyenin varlığı biraz tuhaf geliyorsa o zaman bu komedi sizi biraz zorlayabilir. Yine de devam etmenizi öneririm çünkü Fantasmas inanılmaz derecede yaratıcı.
Those About to Die (Prime Video)
Roma dönemine dair dramatik bir anlatım. Sınıf çatışmaları ve Collesium’un inşası gibi unsurlar, etkileyici detaylarla işlenmiş. Moe Hasimi’nin performansı ise özellikle dikkat çekici. Game of Thrones kalitesindeki dekorlar ve oyunculuklarla kesinlikle izlenmeye değer. Gerçekten de toplumdaki sınıflar arasında yarışan arabaları ve Roma toplumunda nasıl yükselebileceğinizi çok iyi açıklıyor. Benim gibi o dönemin yapımlarına ilgi duyan ama çok fazla kan görmekten hoşlanmayanlar için ideal.
Nobody Wants This (Netflix)
Kristen Bell ve Adam Brody’nin uyumu, bu romantik komediyi türün en iyilerinden biri yapıyor. Hikâye kimi noktalarda abartılı görünse de Bell ve Brody’nin kimyası her şeyi unutturuyor. Justine Lupe ve Timothy Simons’un yan rollerdeki performansları da unutulmaz. Oyuncuların kimyası o kadar güçlü ki, sorgulamayı çok çabuk bırakıp sadece arkanıza yaslanıp birlikte keyfini çıkarıyorsunuz. Bir gıdım da olsa aşka inancı olanlar için ideal bir seyirlik.
Sandık Kokusu (Show TV)
Demet Akbağ’ın her bölümdeki olağanüstü oyunculuğu başlı başına bir neden. Aile bağlarını sıcacık bir dille işleyen dizi, modern ve nostaljik bir harman sunuyor. İlk sezon yoğun geçen aile savaşını ikinci sezona taşıyamadılar belki ama hâlâ güzel. Evet, nihayetinde dizide büyük çaplı hiçbir şey olmuyor ama yine de özlediğim sıcak ve modern aile yapısını her hafta ekranlarda izlemek iyi geliyor. Gerçeğini hiçbir yerde bulamıyoruz, bari televizyondan izleyelim.
Sinemaya Dair (YouTube)
Volkan Öge ve Ozan Akyol’un keyifli sohbetleri, birçok senaryolu işten daha eğlenceli. Bahsedilen filmleri izlemek ya da izlemek istemek bile bu programı daha anlamlı kılıyor. O kadar iyi filmlerden konuşuluyor ki bilmediklerinizi de arayıp bulma ihtiyacı hissediyorsunuz. Benim gibi podcast’i sıkıcı bulanlar için hem podcast gibi hem değil.
Pop Dünyasının En Büyük Gecesi (Netflix)
“The Greatest Night of Pop Music” yalnızca bir belgesel değil, müzik tarihinin efsanevi 47 figürünü bir araya getiren büyüleyici bir deneyim. Geçmiş ve günümüz arasında köprü kuran bu yapım, sadece müzik değil, o müziği yaratan insanların hikâyeleri ve bıraktıkları mirası da ele alıyor. Efsane şarkı “We are The World”ün kayıtları sırasındaki sahne arkası hikâyelerle dolu; komik, etkileyici ve düşündürücü bir yolculuk. Bu yapım, pop müziğin yalnızca bir tür değil, bir bağ kurma aracı olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
The Substance (Mubi)
Modern bir korku klasiği olmaya aday. Demi Moore, Margaret Qualley ve Dennis Quaid şöhret ve yaşlanma gibi konuları cesur bir biçimde işleyen bu grotesk ve vurucu filmde harika bir iş çıkarıyor. Filmin gerçekliği bence asıl korku elementi. Günümüz mükemmeliyet çağında yaşlanıp kötü görünmeyi isteyen var mı ki?
Baby Reindeer (Netflix)
Richard Gadd’ın yazıp oynadığı bu yapım, aşırı sosyal biri olarak beni derinden etkiledi. Aşk, kayıp ve kendini keşfetme temalarıyla sürükleyici bir duygu yolculuğu sunuyor. Bu sadece bir dizi değil, aşkın, kaybın ve kendini keşfetmenin çekimini hissetmiş herkeste derin yankı uyandıracak psikolojik bir seans bence.
True Detective: Night Country (TV+)
Birinci sezondan bu yana en iyi True Detective olmasını Jodie Foster’a mı borçluyuz bilmiyorum ama bir solukta bitirdiğim dizilerden biri oldu. Jodie Foster huysuz dedektif Liz Danvers rolünde, yerel polis Kali Reis (Evangeline Navarro) ile sinirli bir ortaklık kurarak bir gizemi çözmeye çalışıyor. Kuzuların Sessizliği’nden sonra ilk kez dedektif olan Foster tabii ki rolünün hakkını veriyor. Gizemini kaçırmadan anlatılabilecek çok şey yok. Bu yüzden bu yazı burada bitsin.
Ekranda ve Beyazperdede 2024’ün En İyileri dosyamıza buradan ulaşabilirsiniz.