2025 yazı hem küresel çapta hem de lokal olarak çok sıcak gelişmelere konu oluyor. Özellikle İsrail’in İran’a açtığı savaşın ardından yaşananlar ve Ortadoğu’daki gerilimin tırmanması ülkemizi de yakından ilgilendiriyor. Açıkçası mevcut konjonktür, ekonomipolitik gündem ve iç siyasetteki ajanda birçoğumuzun anksiyete seviyesini zorluyor, gelecek kaygılarını tetikliyor. Bir yandan da son olarak İzmir ve çevresinde çıkan yangınlar, yeterli müdahale olmadığı için onbinlerce hektarlık ormanlık alanın yok olması kolektif depresyonumuzu körüklüyor.
Yaşam enerjimizin çekildiği, hayata tutunmakta zorlandığımız böylesi bir kriz döneminde ise kaçışı festivallerde, konserlerde, oyunlarda, filmlerde ya da dizilerde buluyoruz veya bulmaya çalışıyoruz. Doğrusu 2025 yazı, müzik festivalleri ve konserler bakımından hayli yoğun geçiyor. Dünya çapında önemli birçok müzisyenin ya da grubun yolu Türkiye’den geçiyor.
Öte yandan sinema açısından da aktif bir yaz sezonu oluyor. Mission: Impossible – The Final Reckoning, Ballerina, Materialists, 28 Years Later, F1: The Movie, Jurassic World Rebirth, Superman, Eddington ve The Fantastic Four: The First Steps gibi heyecan verici yapımlar dikkat çekiyor.
Bununla birlikte ekranlardaki takvim de oldukça dolu. Farklı türdeki birçok TV serileri dijital platformlardaki yerini alıyor. Peki, 2025 yazına damga vuracak diziler hangileri? Gelin, 2025 yazının öne çıkacak TV serilerine birlikte göz atalım ve platformların yaz menüsüne bakalım. Keyifli okumalar!
2025 Yazının Dikkat Çeken TV Serileri
The Bear
Disney+ kataloğunda yer alan The Bear, 2022’den beri hayatımızda. Christopher Storer tarafından yaratılan bol “Primetime Emmy” ödüllü seri, bu süreçte başroldeki Jeremy Allen White’ı da bir yıldıza dönüştürdü.
Öyle ki Jeremy Allen White serideki “Carmen” karakteriyle ve performansıyla her sezonda biraz daha büyüdü. Müzik dünyasının efsane isimlerinden Bruce Springsteen’i Springsteen: Deliver Me from Nowhere filminde canlandırdı ve 2026’da vizyona girecek Star Wars: The Mandalorian and Grogu’nun da kadrosuna eklendi.
Son yılların en orijinal serilerinden biri olan The Bear, kara komedi motifleri, drama nüansı ve aykırı hikâye anlatımıyla fark yaratıyor. Gastronomi kurallarını yıkan bağımlı punk yıldızı Anthony Bourdain’in mutfak hayatını akıllara getiren seri, “culinary” kültürünü derinlemesine kazıyor. Ayrıca kameraların mutfakta dolaşan bir şef gibi kullanılması da serideki otantikliği artırıyor.
Bununla birlikte her sezonda karakterlerinin arka planını ve iç dünyalarını biraz daha açan The Bear, yazarlığı ile parlamaya devam ediyor. The Bear, 4. sezonuyla 26 Haziran’da izleyiciyle buluştu.
Dept. Q
Eğer Kuzey Avrupa ve İngiliz polisiyelerini seviyorsanız Netflix kütüphanesine eklenen Dept. Q serisini ıskalamamalısınız. Danimarkalı yazar Jussi Aler-Olsen’in “Department Q” isimli karanlık suç serisinden uyarlanan dizi, İskoçya’nın tarihi başkenti Edinburgh’de geçiyor.
Minority Report, X-Men: Logan ve The Queen’s Gambit gibi ses getiren yapımlarla tanınan Scott Frank’ın yarattığı Dept. Q, romanlardaki hikâyeyi İskoç polis teşkilatına taşıyarak farklılaştırıyor. İngiliz aktör Matthew Goode’un başrolünde yer aldığı seri, çözülememiş vakaları inceleyen bir birimi merkeze alıyor ve karakter çalışmasıyla dikkat çekiyor.
Klasik İngiliz stilizasyonuna ve suç draması kalıplarına sahip olan Dept. Q, titizlikle kurulmuş olay örgüsüyle de merak uyandırıyor. Düşük tempolu başlayan seri, olay örgüsünün gelişimiyle ivmeleniyor ve sabırlı olanlara ödülünü veriyor. Serideki İskoç aksanı da cabası!
The Gilded Age
HBO’nun popüler dönem serisi The Gilded Age, 3. sezonuyla dönüyor. Downton Abbey ile tanınan Julian Fellowes’un yarattığı seri, 1880’li yılların New York’unda geçiyor ve “Yaldızlı Çağ” olarak anılan bu dönemin ilişkilerini işliyor. ABD’deki endüstrileşmenin hızlandığı, teknolojik yeniliklerin ortaya çıktığı ve sınıfsal hareketlerin keskinleştiği bu dönemde, eski paranın sahibi aileler ile yeni elitler arasında kültürel çatışmalar yaşanıyor. Özellikle Avrupa’dan yeni kıtaya göçün arttığı bu dönemde burjuva tahakkümü hâkimdi.
The Gilded Age serisi beyaz kültür üzerine inşa edilen ataerkil bir dünyada kadınların ve azınlıkların yer bulma çabasını, etkileyici bir prodüksiyon tasarımıyla sunuyor. Dönem draması sevenlerin mutlaka izlemesi gereken The Gilded Age, yeni sezonuyla 2025 yazının dikkat çeken TV serilerinden biri olarak HBO Max kataloğunda sizleri bekliyor.
Smoke
Apple TV+ yeni serisi Smoke ile Black Bird ekibini tekrar bir araya getiriyor. Mystic River, Shutter Island, The Drop ve Mr. Mercedes gibi önemli yapımlardan tanınan yazar Dennis Lehane’in yarattığı seri, “true crime” (gerçek suç) hayranları için biçilmiş kaftan.
Galli aktör Taron Egerton’ın başrolünde yer aldığı Smoke, “Firebug” isimli podcastten uyarlandı. Aynı zamanda “buddy cop” damarına sahip olan seri, travmalarının etkisinde yaşayan kundaklama müfettişi Dave Gudsen ile Michelle Calderone’un hikâyesine odaklanıyor.
Şehirde dehşet saçan suçluların peşine düşen ikili, kendi iç dünyaları ve karanlıkları ile de yüzleşmek zorunda kalıyor. Psikolojik çözümlemeleri ve ilginç karakterleriyle dikkat çeken Smoke, izleyicileri sır ve şüphe oyununa davet ediyor.
Dexter: Resurrection
Dexter Morgan, TV tarihinin en sevilen seri katilleri arasında yer alıyor. Michael C. Hall’un canlandırdığı ikonik karakter, Dexter: Resurrection serisiyle ekranlara dönüyor. Paramount+ ve Showtime ekranlarında izleyicilerle buluşacak yapım, Dexter’ın günümüzdeki hayatını anlatıyor. Yaratıcı koltuğunda Clyde Phillips’in oturduğu seri, 2021’de yayınlanan New Blood’un da devamı niteliğinde. Bununla birlikte Dexter: Resurrection öncesinde Dexter’ın gençlik yıllarını anlatan, 1990’larda geçen ve karakterin seri katile dönüşme sürecini işleyen Dexter: Original Sin yayınlanmıştı.
Öncül bir hikâye olarak sevilen Dexter: Original Sin’in ardından ise tekrar günümüze dönüyoruz. New Blood’daki olay örgüsünü takip eden yeni seri, Dexter’ın oğlu Harrison tarafından vurulmasından sonra yaşananları merkezine alıyor ve New York’ta geçiyor. Öte yandan serinin oyuncu kadrosunda Michael C. Hall’un yanı sıra Uma Thurman, Peter Dinklage, Neil Patrick Harris, Krysten Ritter ve John Lithgow gibi yıldızlar yer alıyor.
Squid Game
Netflix kataloğunda yer alan Squid Game, Güney Kore’nin sinema ve TV ekranlarında yarattığı devrimin bir ürünü. Öte yandan Güney Kore’nin kendine has kültürel kodları ve otantik stiliyle ana akımı ele geçirmesi rastlantı değil. Yıllardır devam eden bir anlayışın ve üretim mekanizmasının sonucu. Zaten bu devrim sadece sinema ya da TV ekranlarında da gerçekleşmedi, Güney Kore “K-pop” akımıyla müzik listelerini de altüst etmeyi başardı.
Bununla birlikte Netflix’in hâlâ en çok izlenen TV serilerinden olan Squid Game, 3. sezonuyla final yapıyor. Özellikle “sosyal Darwinizm” alt metniyle ve Spinozacı bakış açısıyla parlayan seri, final sezonuyla oyunu daha ölümcül hale getiriyor, karakterlerini daha da zorluyor. Squid Game’in yaratıcısı Hwang Dong-hyuk ve oyuncuları ile yaptığımız özel röportajları buradan okuyabilirsiniz.
Alien: Earth
Fargo ve Legion serileriyle tanınan Noah Hawley’nin yaratıcısı olduğu Alien: Earth, sadece bu yazın değil, yılın en merak edilen TV serileri arasında yer alıyor. Efsane yönetmen ve yapımcı Ridley Scott’ın da yapımcıları arasında bulunduğu Alien: Earth, izleyicileri 1979 yapımı kült film Alien’ın 30 sene öncesine götürecek.
Aynı zamanda bir prequel hikâye olma özelliği taşıyan Alien: Earth’ün orijinal filmdeki retro-fütüristik estetiği de geri döndürmesi bekleniyor. Son olarak Fede Álvarez’in yönetmenliğini yaptığı Alien: Romulus, geçen yılın dikkat çeken filmlerinden biri oldu. Gişede de büyük bir başarı elden film, Alien kanonuna dair heyecanı da yeniden ateşledi.
Gizemli şirket “Weyland-Yutani”nin ilk dönemlerini ele alacak Alien: Earth, terk edilmiş bir uzay gemisinin Dünya’ya düşmesi sonucu ortaya çıkan uzaylı ırkı durdurmaya çalışan bir grubun hikâyesini işleyecek. 8 bölümden oluşan seri, 13 Ağustos’ta Disney+ kataloğuna ekleniyor.
Wednesday
Başrolünde Jenna Ortega’nın yer aldığı Wednesday, genç yetişkin serisi olarak bir fenomen konumunda. İlk sezonuyla Netflix’in en çok izlenen İngilizce içeriği olarak rekor kıran Wednesday, “Primetime Emmy” ödüllerinde de kendisinden bahsettirmişti. 2. sezon çekimleri geçen yıl tamamlanan seri, bu yazın en çok beklenen yapımları arasında bulunuyor.
Z kuşağı odaklı bir The Addams Family spin-off’u olan seri Tim Burton sinemasının temellerine oturuyor. Filmleriyle modern dünyanın sunduğu steril ve tek tip yaşama tepki gösteren Tim Burton, Wednesday’in 2. sezonunda da 4 bölümü yönetiyor.
Öte yandan serinin yeni sezonunda daha çok korku öğesi barındırması ve daha karanlık olması bekleniyor. Ayrıca serinin 2. sezon oyuncu kadrosunda yıldızlar geçidi bulunuyor. Başrolde bulunan Jenna Ortega’ya yeni sezonda Steve Buscemi, Christopher Lloyd, Lady Gaga, Billie Piper, Noah Taylor, Evie Templeton, Joanna Lumley, Thandwie Newton, Frances O’Connor, Haley Joel Osment, Heather Matarazzo gibi isimler eşlik ediyor. Wednesday, 6 Ağustos’ta yeni sezonuyla dönüyor!
Peacemaker
DC Studios’un eşbaşkanı James Gunn’ın yaratıcısı olduğu Peacemaker, 3 yıllık bir aradan sonra yeni sezonuyla dönmeye hazır. The Suicide Squad’ın spin-off’u Peacemaker, grafik şiddetiyle, geveze karakterleriyle ve sarkastik mizahıyla kendisiyle dalga geçen sıkı bir yapım. Aynı zamanda TV’deki en rock‘n’roll serilerden olan Peacemaker, DC’nin The Boys’u niteliğinde.
Tabii Deadpool’un açtığı yoldan giden ve günümüzdeki eğlenceli antikahraman arketipine çok uygun olan Peacemaker, dikkatle seçilmiş soundtrackleriyle de fark yaratıyor. Serideki 80’ler hard/glam rock vurgusu gerçekten çok keyifli. Hem Firehouse, Y&T, The Quireboys, Cinderella gibi grupların müziklerini duyuyorsunuz hem de bu gruplar üzerinden dönen muhabbetlere tanıklık ediyorsunuz. Eğer alaycı, serseri ve rock‘n’roll dolu bir seri izlemek isterseniz Peacemaker tam size göre.
Chief of War
Chief of War, Apple TV+ kataloğuna eklenecek yeni serilerden. Başrolünde ünlü oyuncu Jason Momoa’nın bulunduğu yapım, 18. yüzyılın sonlarında geçiyor. Öte yandan Jason Momoa, Chief of War’dan önce Apple TV+’ın bilimkurgu türündeki serilerinden biri olan See’de de yer almıştı ve bu seri olumlu eleştiriler almıştı.
Chief of War, Jason Momoa için daha özel anlamlar taşıyor. Hawaii doğumlu oyuncu, seride hem başrolü üstleniyor hem de yaratıcılardan biri olarak yer alıyor. Batı sömürgeciliğine karşı yerli halkı birleştirmeye çalışan ve işgalcilere karşı direnen bir karaktere hayat veren Jason Momoa, gerçek olaylar üzerinden emperyalist güçlerin yarattığı savaşı mercek altına alıyor.
Serinin oyuncu kadrosunda Jason Momoa’nın yanı sıra Cliff Curtis, Luciane Buchanan, Temuera Morrison, Te Ao o Hinepehinga, Kaina Makua, Moses Goods, Siua Ikale’o, Brandon Finn, James Udom, Mainei Kinimaka, Te Kohe Tuhaka ve Benjamin Hoetjes gibi isimler yer alıyor. Dizinin tema müziği ise tüm zamanların en ünlü film bestecilerinden birisi olan Hans Zimmer’e ait. Chief of War, 1 Ağustos’ta ilk bölümüyle yayınlanıyor.
Bu yazı, Episode Dergi’nin 60. sayısında yayımlanmıştır.
