Enfes Bir Akşam, 10 Ekim’de Netflix’te yayına girdi. Güç savaşlarıyla bezenmiş bir aşk hikâyesi sunan dizinin başrolü, Nihal karakterine hayat veren Aslı Enver ve dizinin yaratıcısı ile senaristi Meriç Acemi ile buluştuk. Dizinin yaratım sürecinden ön hazırlık aşamasına, Nihal karakterinin derinliklerine kadar pek çok konuyu konuştuk.
Öncelikle tebrik ederek başlamak istiyorum, gerçekten güzel bir iş olmuş. Okurlarımız için diziyi biraz da sizlerden dinlemek isterim. Biriniz başrol, biriniz senarist olarak diziyi nasıl farklı tanımlarsınız?
- Enfes Bir Akşam, 10 Ekim’de Netflix’te yayına girdi. Güç savaşlarıyla bezenmiş bir aşk hikâyesi sunan dizinin başrolü, Nihal karakterine hayat veren Aslı Enver ve dizinin yaratıcısı ile senaristi Meriç Acemi ile buluştuk. Dizinin yaratım sürecinden ön hazırlık aşamasına, Nihal karakterinin derinliklerine kadar pek çok konuyu konuştuk.
- Meriç Acemi: “’Self-made’ ve ‘nepo’ farkı son dönemde çok konuştuğumuz bir şey. Sıfırdan gelmiş insanların hayatta gösterdiği refleksler, güçlü yönleriyle; aileden aldığı güven duygusuyla büyümüş, hani “nepo” dedikleri karakterlerin farkını görmek istedim. İki tarafı da tutmuyorum, hikâye tarafsız ilerliyor.”
- Aslı Enver: “Nihal tam bir şampiyon bence. Peşine düşüp, bırakmayıp, inadından bazen asıl hedefini unutup körü körüne giden bir karakter. Tutkusu çok ilham verici.”
Meriç Acemi: Şehirli, güzel bir aşk hikâyesi yapmak üzere yola çıktık. Daha çok gençlerin aşkını izliyoruz ya son dönemde. Onlar da harika, seviyoruz ama böyle kendi gerçekleştirmiş, yetişkin, başarılı insanların âşık olması nasıl olur diye düşündüm. Aslında öyle bir hikâye izlemek istedim ben. Ondan sonra oturup öyle bir hikâye yazdım.
Aslı Enver: Ben de hep söylüyorum, Meriç’in okuduğumda karakteri görebildiğim bir yazı dili var. Bu benim hem işime geldi hem de işimi çok kolaylaştırdı. Çünkü zaten Nihal oradaydı ve ben tadını çıkarttım Nihal’in. Hikâyeyi zaten seviyorum ama Nihal özelinde de çok seviyorum. Benim için de öyle tatlı bir tarafı var. Çok severek oynuyorum, çok eğlendim.
Ben de Nihal’i soracaktım size. Nihal, ailesinden ve statüsünden bağımsız değerlendirebileceğimiz bir karakter aslında. Üretmeyi seven, ailesine nazaran biraz daha alçakgönüllü ve bence çok da gururlu bir kadın. Siz nasıl tanımlarsınız Nihal’i?
Aslı Enver: Nihal tam bir şampiyon bence. Peşine düşüp, bırakmayıp, inadından bazen asıl hedefini unutup körü körüne giden bir karakter. Tutkusu çok ilham verici aslında. Biz daha çabuk vazgeçebiliyoruz ya birçok şeyden. “Tamam ya, olmuyorsa ne yapalım o zaman.” deyip hemen U dönüşü yapabiliyoruz. Ben öyleyim en azından. “Tamam, kısmet değilmiş.” diyorum. Onda öyle bir şey yok. Bir “dur”u olmadığı için çok ilham verici geliyor bana.

Meriç Hanım, dizinin hem yaratıcısı hem yazarısınız. Öncelikle bu hikâyenin nasıl başladığını sormak isterim. İlham kaynağınız ne oldu?
Meriç Acemi: Daha önce de dediğim gibi, güzel bir aşk hikâyesi anlatmak istedim. Ama “self-made” ve “nepo” farkı son dönemde çok konuştuğumuz bir şey. Sıfırdan gelmiş insanların hayatta gösterdiği refleksler, güçlü yönleriyle; aileden aldığı güven duygusuyla büyümüş, hani “nepo” dedikleri karakterlerin farkını görmek istedim. İki tarafı da tutmuyorum, hikâye tarafsız ilerliyor. Biri diğerine üstünlük sağlıyor gibi bir yerden almıyoruz ama davranış farkları çarpıcı, yaklaşım farkları çarpıcı. Özellikle Nihal’in o diplomasi sanatı… Nihal tarafında benim temel hedefim gerçekten ilham verici bir karakter olmasıydı. Hayatta ertelediğimiz, üstüne düşemediğimiz, sinirsel olarak kaldıramadığımız şeyleri kaldırabilen, her topa girebilen bir karakter olmasını hedefledim. İzlerken “Tamam, ben de işimi gücümü halledeceğim, ben de problemlerle baş edeceğim.” gibi bir ilham versin isterim.
Meriç Acemi: “’Self-made’ ve ‘nepo’ farkı son dönemde çok konuştuğumuz bir şey. Sıfırdan gelmiş insanların hayatta gösterdiği refleksler, güçlü yönleriyle; aileden aldığı güven duygusuyla büyümüş, hani “nepo” dedikleri karakterlerin farkını görmek istedim. İki tarafı da tutmuyorum, hikâye tarafsız ilerliyor.”
Aslı Hanım ve Engin Bey rollerine gerçekten cuk oturmuş bence. Onların yanı sıra yan rollerdeki oyuncu seçimleri de başarılı olmuş. Siz hikâyeyi yazarken aklınızda onlar var mıydı?
Meriç Acemi: Yavaş yavaş oluşmaya başlamıştı. Yani gönlümüzden geçen bir casttı bu. “Ah, olsa ne güzel olur.” dediğim insanların senaryoyu beğenip içinde olmaya karar vermesi harika bir haber oldu benim için. Hani “Aslı var.” diye haber geldiğinde, “Engin var.” diye haber geldiğinde çok mutlu oldum. Aslı’nın Nihal’i oynaması ayrı bir şey katıyor. Çünkü bu kadar sivri, bu kadar kazanan, şampiyon bir karakteri bu kadar iyi yüzlü ve sıcak enerjili birisi oynadığında işte tam mükemmel Nihal’i, tam gönlümden geçen Nihal’i oluşturmuş oluyoruz. Engin de aynı şekilde; aurası, enerjisi de çok tuttu. Ama çok uzun da konuştuk, karakterler üzerine çok uzun sohbet ettik. Derin bir bağ kurdular karakterlerle.

Aslı Hanım, Nihal’in o alçakgönüllü, mütevazı ama aynı zamanda hırslı yapısına çok yakıştığınızı düşünüyorum. Senaryoyu ilk okuduğunuzda ne hissettiniz? Projeyi kabul etmenize ne sebep oldu?
Aslı Enver: Zaten ikinci bölümü falan bitirdiğimde “Ben yaparım ya bu işi.” dedim. Hemen kaşıyor çünkü. Bir de bir işin yazılışı ne doğurabileceğini gösteriyor, eğer iyi ellere de düşerse aslında. O yüzden de o herhalde tecrübeyle oluyor. Bir süre sonra neyden ne çıkarabileceğini gördüğün için ben zaten ikinci bölümde tamamdım. Gidişatta da bayağı seyirci gibi okudum senaryoyu. Yapacağımı biliyordum zaten bu işi, yani o çok belli olan bir dili vardı. Senaryoyu kabul etmeme Nihal sebep oldu. Yani genel hikâye ama Nihal’i oynamak istedim.

Aslı Enver: “Nihal tam bir şampiyon bence. Peşine düşüp, bırakmayıp, inadından bazen asıl hedefini unutup körü körüne giden bir karakter. Tutkusu çok ilham verici.”
Nihal’le bağ kurduğunuz bir yerler var mı?
Aslı Enver: Yani kendime benzettiğim, “Evet ya, kendimi gördüm.” dediğim yerler var. Kendi arkadaş ortamında bazı yönleriyle… Benzemeyen de tabii ki birçok yönü var. Ama her bir hareketini anladım Nihal’in. Yani gıcık olmadım hiç ona mesela okurken. “Ay, bu da yapılır mı?” falan demedim hiç. Ki dediğim gibi, ben öyle bir tip değilim. İstediğinin peşinde öyle dört nala koşacak biri değilim. Hak verdim ve bence bu çok önemli bir şey: oynarken hak verebilmek.
Nihal ve Osman’ın ilişkisine girmek istiyorum biraz. Tam oldular dediğimiz anda tekrardan işler sarpa sarıyor. Ve ben, birbirleriyle ve birbirlerinin yaşam biçimleriyle de aslında savaş içindeyken zekâları ve düşünme pratikleriyle birbirine benzeyen iki insan olduklarını düşündüm. Siz buna katılıyor musunuz?
Aslı Enver: Aslında ben çok duygusal olarak benzetmiyorum.
Meriç Acemi: Biz daha çok zıtlıklarından gittik. Zıtlıkları onları sanki birbirine çekiyor gibi oldu. Elbette çok yüksek egolu insanlar; ikisi de kendi alanlarında çok başarılı, kendini taşıyabilen insanlar. Bu da aşk hikâyesinde biraz engellere sebep olabiliyor. Belki de yaşadıkları engeller bununla ilgilidir. Ama dediğim gibi ben de katılıyorum, yani daha zıt karakterler olmaları üzerinden gitmeye çalıştık.
İkisinin gözlerinde bir pırıltı var sanki…
Meriç Acemi: Evet, bir hayranlık var birbirlerine karşı. Birbirlerinin zekâsına karşı bir hayranlık duydukları çok açık. Belki de ilk çekildikleri yer o.
Aslı Enver: Kapışmak istemişler ya. Bayağı “Oyun oynayalım.” demişler gibi geliyor bana.


Meriç Hanım, dizideki yan karakterlerin hikâyeleri de oldukça iyi yazılmış. Hepsinin neyi neden yaptıklarını rahatça anlayabiliyoruz. Biraz onlardan da bahsedebilir misiniz? Özellikle Mahir-Aslı, Gökhan-Songül, Berna-Arda gibi diğer ikili ilişkiler de en az Nihal ve Osman’ınki kadar özenliydi.
Meriç Acemi: Tabii herkes kendi merkezinde. Hiçbir karakter diğerinin yancısı, sadece pasörü değil; hepsinin kendi hikâyesi var. Her biri kendi hikâyesinin başrolü. Dolayısıyla böyle düşündüğümüz zaman daha boyutlu yazabiliyoruz yan karakterleri. Onları da çok severek yazdım ve çok tanıdığımı hissettim. Çok bilerek yazdığımı düşündüm. Çok içime sindi o açıdan. Ve aşkın farklı hallerine de bir örnek teşkil ediyorlar. Yani Mahir’le Aslı’nın dinamiği farklı, Berna’yla Arda’nın dinamiği farklı. Onlar da başka bir hikâye yaşıyorlar. Durumun hep aşkla ilgili olduğu bir dizi olsun, biraz güzel duygulardan bahsedelim istedim. Erdem kavramı, etik kavramı, duruş, zerafet vesaire gibi yan konulara da girdim ama tabii bir old money- new money durumu da var.
Az önce de bahsettiğimiz gibi, bu old money, nepo baby gibi kavramlar birkaç yıl önce hayatımıza girdi. İnsanlar aslında yaşamadıkları hayatlara veya olmadıkları personalara bürünüyor. Bunu çok görüyoruz. Önce modayla başladı ve devam ediyor bir şekilde. Siz dizinin bu konuyu ele alışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Meriç Acemi: Gerçek anlamda eski parayla ilgili bir fikrim var, hayatta tanıdığım insanlar dolayısıyla. Yeni parayla ilgili de var. Yani çok kıymetli self-made karakterleri de tanıyorum ve kendi bildiğim yerden, kendi gördüğüm yerden anlatmak istedim. Davranış farklarını, yaklaşım farklarını kendi hayatta bilgimden anlatmaya çalıştım.
Aslı Enver: Yani benim aslında öyle çılgınca bir old money bilgim yok. Yani aslında geçmiştir yani. 3-4 nesil gerekiyor ya gerçek anlamda old money olmak için. Benim yakın çevremde öyle bir geçmiş olan biri yok. Ama herkesin gördüğü kadar, baktığın yerden nasıl baktığınla alakası var. Bana şey biraz saçma geliyor açıkçası: bir old money gibi giyinme çabası ya da “old money” gibi davranma hâli. Çok rollü kişiler geliyor bana ama yani kim nasıl istiyorsa diyelim.
Meriç Acemi: Biraz kavramın altını boşaltmak gibi oluyor yani.

Aslı Hanım, sizi bildiğim kadarıyla Engin Akyürek ile ilk defa beraber izliyoruz. Ekranda çok iyi bir uyum yakaladığınızı düşünüyorum. Birlikte çalışmak nasıldı, çekimlerden aklınızda kalan bir an var mı?
Aslı Enver: Engin’le çalışmak çok keyifli, çok konforlu. Çok derslerine çalışıp gelen bir oyuncu. Hiç “Bugün de havamda değilim.” falanları yok. Hiç öyle bir adam değil. Hakikaten hep hazır ve çalışma motivasyonu olan biri. O da tabii ki çok rahatlatıcı. Bir de çok güzel paslaştık biz Engin’le. Yani eğlendik aslında; o oyun dediğim şey var ya, karşılıklı bayağı oynadık. Ve zaten bizim mesleğimizin de en şahane tarafı hâlâ oyun oynayabiliyor olmak. Onu da benim partnerim elimden almayınca ben çok mutlu oluyorum ve çok keyifleniyorum. Ama bu sadece Engin için geçerli değil. Yani Zeynep, Sedef, Serkan, Dolunay… Yani bütün arkadaşlarımla o kadar keyifli çalıştım ki! Bütün cast çok oyun motivasyonu üstüne koymuş gibiydi. O da tabii ki işi çok akıcı ve seyirlik yapıyor bence.

Diziyi izlediniz mi ve ne düşündünüz izleyince?
Aslı Enver: İzledim fakat 8 bölüm üst üste izleyemedim. O kadar böyle pörçük izledim ki… Netflix’e uyarı gidiyorsa devamlı şifre istedim. Yani 5 dakika sonra yine şifre falan. Çünkü 2 yaşında bir çocuk var evde. Onun yanında da ekran açılmıyor. O yüzden öyle bir sıkıntım oldu. Çok böyle pörçük, anlara bakabildim diyeyim ben. Şimdi benim onun için Elay’ı anneannesine yollayıp 8 bölümü izlemem gerekiyor.
Meriç Acemi: Ben izledim. Biz yaptığımız işten razıyız yani. Gönlümden geçen, hatta gönlümden geçenden fazlası olmuş. Zaten Uluç’la çalışacağım için bunun olacağını biliyordum. Ön hazırlıkta da çok güzel zaman geçirmiştik, frekansımız çok tutmuştu. Bunun da sonuca yansıdığını gördüm. Engin’le aslında önceden çok çalışmış olmalarının da sonuca yansıdığını gördüm.
Aslı Enver: O masabaşı değil mi?
Meriç Acemi: Evet. Yaz günü, herkes tatildeyken kapanıp biz gerçekten çalıştık. Onun da neticesini görebiliyoruz.
Aslı Enver: Çok uzun uzun sahneler vardı ya, onların hepsi ezberdi sete çıkmadan. Bayağı evde böyle inekleme çalıştık. Neyse ki seviyoruz çalışma bölümünü.
Meriç Acemi: Evet, ikisi de çok çalışkanlar.
Ön hazırlığınız ne kadar sürdü?
Aslı Enver: İki hafta falan mı?
Meriç Acemi: Bana bir ay gibi geliyor, belki de bir aydır. Tekrar tekrar saatlerce bir araya gelip tekrar tekrar üstünden geçtik. Ama o dediğim gibi, verilmiş emeğin de karşılığını ben izleyince gördüm.
Son olarak, dizinin son sahnesini hiç böyle beklemiyordum. 🙂 2. sezonun geleceğini anlıyorum, doğru mu?
Meriç Acemi: O sorunun cevabı Netflix’te. Evet, seyircinin teveccühünde, Netflix’in kararında.