Modern Love: İlişkiler, Bağlılıklar, Dostluklar, Keşifler, Kabullenişler…

 Modern Love: İlişkiler, Bağlılıklar, Dostluklar, Keşifler, Kabullenişler…

Geçtiğimiz hafta, izlemeye değer bir şeyler bulabilmek adına televizyonun karşısına geçtim. Dizi dünyası derya deniz malumunuz ama yine de izlenebilir iyi bir yapım bulabilmek için aramanız gerekiyor… İki senedir yeni sezonunu beklediğim dizi gelmiş, aradığım bu değil. Evet, yeni ve iddialı bir polisiye gerilim dizisi var ama onu da henüz izlemek istemiyorum…

Derken, Amazon Prime Video’da gezinirken Modern Love’ı gördüm. Belli ki bir romantik komedi… Romantik komedinin iyisi makbuldür, vasatı çekilmez olur benim için. Dizinin afişinde ilk önce oyuncular çarptı gözüme. How I Met Your Mother’ın 9 sezon boyunca beklediğimiz annesi, Cristin Milioti… Ozark’ın çetin ceviz Ruth Langmore’u, Julia Garner… Slumdog Millionaire’in “kazananı” Jamal’ı canlandıran Dev Patel… Mad Men’in ajans başkanlarından Roger Sterling’i canlandıran John Slattery ve her gördüğümde gözümde The Devil Wears Prada’daki karakteriyle canlanan Anne Hathaway…

Ardından özeti okudum:

“Sıradışı bir dostluk. Tekrar alevlenen unutulmuş bir aşk. Dönüm noktasında bir evlilik. Randevu olmayan bir randevu. Alışılmadık yeni bir aile. Bunlar, sevginin neşeli ve kederli taraflarını anlatan benzersiz hikâyeler. Her biri, New York Times’ın çok sevilen ‘Modern Love’ köşesindeki gerçekten yaşanmış hikâyeleri ele alan makalelerden uyarlanmıştır.”

Unbelievable’ı izlediğimden bu yana makalelerden ya da gazete köşelerinden uyarlanmış yapımları özellikle takip etmeye çalışıyorum. Tüm bunları görünce 1. Sezon, 1. Bölümü Oynat’a bastım.

Tebessüm ettiren bir intro, sıcak bir giriş… Fakat dizinin ilk yarısı karmaşık duygular uyandırdı bende. Bu bir New York hikâyesi, kahramanımız New York sokaklarında… Parklarda dolaşmak, kafelerde oturup çalışmak, şehri yaşamak, dans etmek, kalabalığa karışmak, yağmurun altında yürümek, koşmak, insanlara sarılmak, dokunmak… Aslında hepsi muhteşem şeyler, daha doğrusu muhteşem şeylermiş, çünkü bunlar son iki haftadır gönül rahatlığıyla yapamadığımız eylemler… Peki, her gün yağmurun altında koşup insanlara mı sarılıyorum diye düşündüm. Hayır. Ama normal şartlarda bunun gerçekleşme ihtimali var, bu ihtimali özlüyorum…

Kendi adıma, bağlılık, güven, özgürlük, samimiyet ve sükûnet kavramlarını yeniden düşündüğüm ve hepimiz gibi mental yetilerimi dengede tutmaya çalıştığım bu günlerde, gerçekleştiremeyeceğim bu alelade eylemleri görünce acaba izlemesem mi diye düşündüm. Ancak Modern Love bir yandan “serin ve yağmurlu bir günde, şöminenin önündeki koltuğa kurulup sıcak kahveni yudumlamak ve en sevdiğin romanın sayfalarını çevirmek” hissi de yaratıyor. Kendimi ikinci hisse teslim edip bu konsantre hikayelerin tadını çıkarmaya koyuldum.

Modern Love, New York Times gazetesinde yer alan; kişisel aşk, dostluk ve bağlılık hikayelerinin yer aldığı sabit bir köşedeki makalelerden uyarlama. “Modern Love” isimli köşe 15 senedir devam ediyor ve hatta ünlü oyuncuların bu hikâyeleri seslendirdikleri bir podcast de mevcut.

Dizinin en güzel taraflarından biri, formatı. Yarımşar saatlik sekiz bölümden oluşuyor Modern Love. Arka planda her zaman New York var, buram buram Woody Allen kokuyor. Her bir bölüm farklı bir hikâyeyi ve farklı karakterleri ele alıyor. Bu demek oluyor ki her bölümde 30 dakika içerisinde karakterler tanıtılacak, diyaloglar oluşturulacak, komedi ve dram öğeleri eklenecek, hikâye başlayacak, gelişecek ve sona erecek… Bu, ustalıkla kotarılması gereken bir iş ve nitekim öyle de olmuş.

Dizinin sağlam anlatı yapısı, yerinde seçilmiş oyuncuları ve hikâyelerin aşktan da öte verdikleri mesaj izleyiciyi tutmaya fazlasıyla yetiyor. Her bir bölümde her türden, her tattan, her renkten, her yaştan bir aşk hikayesini ve daha fazlasını bulmak mümkün.

Bende en çok etki bırakan bölümler ise şöyle:

Bölüm 1 – Kapıcı Esas Adamınız Olursa

Bekâr ve yalnız yaşayan Maggie (Christina Milioti) bir kitap eleştirmenidir. New York’ta ailesinden kalma oldukça güzel bir apartmanda yaşamaktadır ve bu apartmanın kapıcısı, varlığıyla güven veren Guzmin (Laurentiu Possa, bu role çok yakışmış) Maggie’ye göz kulak olan baba modelini temsil eder. Biyolojik bağımız olmayan insanlarla kurduğumuz ailevi bağlar, arkadaşlıklar ve kendi başımıza başarabileceklerimizle ilgili sıcak bir hikâye.

Bölüm 2 – Aşk Tanrınız Meraklı Bir Gazeteci Olursa

“Peki, son bir soru: Hiç âşık oldun mu?” Gazeteci Julie (Capote’nin Harper Lee’si Catherine Keener çok samimi bir oyunculuk çıkarmış), uygulama geliştiren bir girişimci olan Joshua (Muhteşem saçlarıyla Dev Patel) ile bir röportaja girişir. Joshua son soruyu duyunca, “Bu soru bana daha önce hiç sorulmadı!” der. Julie’den kayıt cihazını kapatmasını rica eder ve anlatmaya başlar. Joshua’nın hikâyesi bittiğinde Julie’ninki başlar. 31 dakikaya sığdırılan inanılmaz bir duygu yoğunluğu ve paylaşımdan doğan dostluk ilişkisi.

Bölüm 3 – Beni Böyle Kabul Et, Kim Olursam Olayım

Modern Love’ın en iyi üç bölümü, ilk üç bölümü. Amazon’un burada kasti bir planlama yaptığı belli oluyor. Anne Hathaway, aşk hayatı ya da aslına bakarsanız bütün varoluşu bipolar bozukluk yüzünden oldukça zorlayıcı bir hal alan Lexi karakterini canlandırıyor. Lexi yüksekken bir müzikalin içindesiniz, düştüğü zaman ise onunla birlikte yatağa çakılıp kalıyorsunuz. Kendinizi sevmeyi ve kabullenmeyi öğrenmekle ilgili etkileyici bir hikâye.

Bölüm 7 – Onunkisi Tek Kişilik Bir Dünyaydı

Eşcinsel çift Tobin (Fleabag’in rahibi, Sherlock’un Moriarty’si Andrew Scott) ve Andy (Brandon Kyle Goodman) bir aile kurmaya ve bebek evlat edinmeye karar verir. Evlat edinmek için başvurdukları ajans onları özgür ruhlu Karla (Me and Earl and the Dying Girl’ün Rachel’ı Olivia Cooke) ile bir araya getirir. Çok geçmeden hamile Karla ve köpeği, çiftin evine yerleşir ve olaylar gelişir.

Bu bölümde ilginç ve “neden” sorusunu sorduran bir detay var: Ed Sheeran ufak bir rolle izleyici karşısında. Aynı soruyu, şarkıcıyı Game of Thrones, Bridget Jones’s Baby ya da Yesterday’de gördüğümde de sormuştum. Neyse bölüme dönelim. Savunduğumuz fikirleri uygulayan birini gördüğümüzde nasıl bir tavır takınırız? Kabullenme, büyüme, tevazu ve sevgi ile ilgili tatlı bir bölüm.

Son Bölüm, Son Dakikalar

Modern Love’ın sezon finali hakkında çok şey söyleyip büyüyü bozmak istemiyorum ki bu dizinin ruhuna da aykırı olur. Kapanış sekansı kesinlikle izlemeye değer. Efsane aktör Jane Alexander inanılmaz bir performans sergilemiş. Bu son bölüm, özellikle de son dakikalar, tatlıyı, acıyı ve acı tatlıyı çok doğru oranlarda harmanlayabilmiş. Ve belki de bir sonraki sezonun yolunu yapmış. Nitekim Prime Video, Modern Love’ın ikinci sezonunu da istemiş. Merakla bekliyorum…

Keyifli izlemeler…

Fulya Turhan

2011’de Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. 2014 yılında, lisans tezi olan çalışması “Sherlock Holmes & Peder Brown, Rasyonalite ve İnancın Çatışması” ismiyle yayımlandı. Özellikle polisiye edebiyat alanındaki çalışmalarına ağırlık veren Fulya Turhan, Episode ve 221B editörlerindendir. Türkiye’de sayılı Sherlock Holmes uzmanlarından biridir.

Related post

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir