Yiğit Kirazcı: “İçime sinmeyen bir işi kabul etmiyorum”

 Yiğit Kirazcı: “İçime sinmeyen bir işi kabul etmiyorum”

Engin İnan’ın Yiğit Kirazcı ile yaptığı bu röportaj, Episode’un 22. sayısında yayımlanmıştır.

Güllerin Aşkı, Seviyor Semiyor, 8. Gün, Hizmetçiler dizilerinde izlediğimiz Yiğit Kirazcı ile buluştuk, Çatı Katı Aşk dizisinde canlandırdığı Demir karakterini ve pandemi koşullarında dizi setlerini konuştuk.

Fotoğraflar: Ozan Balta

2020 hepimiz için zor bir yıl. Sizin için nasıl geçiyor? Son dönemde de oldukça yoğunsunuz. Yorucu geçti sanıyorum yaz sizin için.

Karantinayla başladık, malum 3 ay evdeydim, zorunlu haller dışında çıkmamaya çalışıyordum. Üstüne iş başladı ve dediğiniz gibi yoğun, yorgun ve mutluyum genel olarak.

Çatı Katı Aşk nasıl gidiyor? Eski mahalle dizilerinin sıcaklığını yakalamış gözüküyor izleyicide.

Biz çekerken çok eğleniyoruz, başlangıçta daha yoğundu şimdi 11. bölümü çekiyoruz ve eskiye nazaran daha az yoruluyoruz, tüm ekibin enerjisi uyumlu, güzel gidiyor.

Size çok yakışan “atarlı” bir karaktere hayat veriyorsunuz yine. Nev-i şahsına münhasır Demir’i sizden dinleyebilir miyiz? Mantıyla aranız nasıl bu arada?

Mantıyı çok severim. Demir, küçük esnaf, kendine söylediği yalanları var, filtresi nadiren devreye giren bir arkadaş. Babadan gördüğü mesleğini çok seviyor ve hayal gücü geniş. Durumlara genellikle haksızlığa uğradığını düşünerek yaklaşıyor ya da doğrusunu bildiğini, bu tavırı da hata yaptırıyor ona.

İki yıl oyunculuk derslerinin ardından dört yıl da asistanlık süreciniz var. Bu süreçten bahseder misiniz? Uzun bir eğitim süreci, konservatuvara gitmeyi düşünmediniz mi? Neler kattı size bu altı yıl?

Babamın reklam şirketi vardı dolayısıyla reklamcılık bitirdim. Zaten o yıllar ne yapmak istediğimi bilmediğimden konservatuar, seçeneklerim arasında yoktu. İki yıllık eğitimin ardından asistanlık süresinin benim için en verimlisi olduğunu söyleyebilirim, kendim gibi olan diğer öğrencilerin eğitim ve öğrenme süreçlerine asistan olarak tanık olmak farkındalığımı arttırdı.

“Herkesi geride bırakmak gibi bir şey düşünmedim hiç.”

Profesyonel hayatınızda sizin için kırılma noktası neresiydi? Hangi noktada oluyor bu iş dediniz? 

Sanırım oynarken ilk gerçekten eğlendiğim an. Profesyonel hayatımda tam nereye denk geldi kestiremem ama ne oynarsam oynayayım eğlenip tadını çıkarmaya çalışıyorum.

Âşık olup Arjantin’e gitme kararı, çok romantik ama bir yandan da bir kişi için, herkesi geride bırakabilmek demek. Bu kararı nasıl aldınız? Bu deneyim dünyaya bakışınızı nasıl etkiledi? 

Herkesi geride bırakmak gibi bir şey düşünmedim hiç. 26 yaşındaydım, âşıktım ve dünyayı görmek istiyordum. Arjantin çok ferah bir memleket hem yüz ölçümü hem de insanların dünya görüşü açısından, benim gördüğüm kimse birbiriyle yarışmıyordu. Rahat insanlar genel olarak. Daha sakin biri yaptı beni diyebilirim.

Orada bir kaza geçirip ülkeye dönüyorsunuz. Bu kaza olmasaydı, nasıl bir hayatınız olurdu düşündünüz mü hiç? 

Orada attan düşüp sağ el bileğimi kırdım. Platin ve 7 tane çivi var bileğimde. Eğer bu başıma gelmeseydi modellik yaparak dünyayı gezmek istiyordum ama burada kaldım ve iki ay sonra Mavi Kelebekler dizisine başladım. Hayat ne istediyse öyle oldu o zaman için.

Şu an günlerinizin büyük bir kısmını setlerde geçiriyorsunuz. Set ortamını sevdiğinizi söylemiştiniz, hâlâ seviyor musunuz?

Seviyorum gerçekten. Ekipçilik güzel hissettiriyor insana, bir şeyler üretmek için beraber çalışan bir sürü insan… Şimdiki ekip de çok uyumlu dolayısıyla güzel geçiyor.

Sanırım 15 yılı aşkın süredir oyunculuk yapıyorsunuz. Oyuncu olmak istediğiniz yıllarda hayalini kurduğunuz gibi mi her şey? Bu hayali kuranlara, biraz gerçekleri anlatmak ister misiniz?

Tam hayal ettiğim gibi diyemem, kimseye ders verecek bir konumda değilim ama okumadan, ufkunu geliştirmeden ve çalışmadan kalıcı olamazsınız diye düşünüyorum. Her işte olduğu gibi emek vermeden bir yere kadar.

Bir oyuncu olarak planlarınız nedir? Sizi bir günde iki sette birden çalıştıran motivasyon ne?

Yok bir planım, özellikle 2020 bana plan yapmamayı iyi öğretti. İşimi çok seviyorum, en büyük motivasyon rolün kendisi ve detaylandırma süreci.

Ünlü bir oyuncu olmak, genç hayranları, yönetilmesi gereken sosyal medya hesaplarını, kısıtlanan bir yaşamı da beraberinde getiriyor. İşin bu tarafında nasılsınız? 

Ben o kadar da kısıtlamadım kendimi, sosyal medyada canım ne isterse onu paylaşıyorum, işim olunca tabii ki işimi paylaşıyorum. Sosyal hayata gelince de ben zaten gereğinden fazla evci bir tipim.

“İçime sinmeyen bir işi kabul etmiyorum. Bunu da hayatta kendime lüksler yaratmamaya borçluyum, daha az fatura ödersem daha rahat iş seçerim. Planım hakikaten yok. Kervan yolda düzülüyor benim kariyerimde.”

İçinize sinmeyen işleri kabul etmeyecek noktada mısınız? Bir oyuncu için bu büyük bir lüks olmalı. Kariyerinizle ilgili planlarınız ne? 

Evet, içime sinmeyen bir işi kabul etmiyorum. Bunu da hayatta kendime lüksler yaratmamaya borçluyum, daha az fatura ödersem daha rahat iş seçerim. Planım hakikaten yok. Kervan yolda düzülüyor benim kariyerimde.

İçinde yer aldığınız işlerin, oynadığınız bir karakterin insanların hayatını etkileme gücü olduğuna inanıyor musunuz? Böyle bir sorumluluk hissediyor musunuz?

Her şeyin olasılık dahilinde olduğuna inanıyorum. Evet, “bir çocuk değişir, dünya değişir”e de inanıyorum. Bu konuda bir yere kadar sorumluluk hissediyorum. Ama herkesin anladığı da kendine bir yerde, bu ucu çok açık bir konu.

Şimdiye kadar canlandırdıklarınız arasında iz bırakan, sizi etkileyen karakter oldu mu? O olmaktan en keyif aldığınız karakter hangisiydi?

Seviyor Sevmiyor’daki Tuna, diğerkamcı güzel bir insandı.

Hayata avantajlı başlamış olsanız da pek çok sınavdan geçmişsiniz. Şu an sahip olduklarınızı hak ettiğinizi düşünüyor musunuz?

Kafam karışık bu hak hukuk mevzularında, şimdilerde şimdilerden geçiyorum. Düşünmüyorum fazlaca, çünkü insan hep kendini haklı çıkarıp mutsuz oluyor.

Genel anlamda yerli dizi oyuncularının, yerli dizi izlemediği izlenimim var. Siz izliyor musunuz? En son izlediğiniz yerli dizi neydi?

İzlemiyorum gerçekten son izlediğim Atiye idi ondan bir önceki ise Şahsiyet. Son zamanlarda yoğunluktan hiçbir şey izleyemedim…

Son olarak sizinle ilgili hiç bilmediğimiz bir şey söyler misiniz?

Çizgilere basmadan yürümeyi, basarak yürümeye tercih ederim.

Engin İnan

1979 yılında Bolu'da doğdu. Hayatının yaklaşık 20 yılını Sakarya'da geçirdi. Marmara Üniversitesi Fransızca Kamu Yönetimi bölümünde okudu. İletişim ve organizasyon alanlarında çalıştı. Pek çok etkinlikte ve farklı sektörlerden markaların iletişim çalışmalarında görev aldı. Episode Dergi editörlüğü ile birlikte iletişim danışmanlığı çalışmalarını yürütüyor. Kedi babası.

Related post

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir