Özel Röportaj: Álvaro Morte & Itzıar Ituño & Pedro Alonso

 Özel Röportaj: Álvaro Morte & Itzıar Ituño & Pedro Alonso

Tüm dünyada en çok izlenen dizilerden “La casa de papel” 4. sezonuyla döndü. Sevtap Tuzcu’nun Episode derginin 15. sayısı için yaptığı özel röportajları derledik.

Röportaj için Madrid’e gittim. O kadar röportaja girip çıktım, hiç bu kadar sıcak bir ekiple karşılaşmadım. Görünüşe göre her biri bu ailenin parçası olmaktan fazlasıyla memnun. Berlin’i canlandıran Pedro Alonso’nun ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu, kendisiyle tanışınca gördüm. Berlin’in aksine nahif ve çocuksu denecek kadar pür bir adam. Sanata, mesleğine ve rolünün her bir sivri köşesine âşık. Yerinde oturamıyor; her an zıplayıp birine sarılacakmış duygusu uyandırdı bende. Álvaro Morte’de ise Profesör’ün içe dönüklüğünden eser yok. Kendini ifade etme konusunda tam bir usta; karşı cinsin kendisine olan ilgisinin de fazlasıyla farkında. Rachel karakterini canlandıran Itziar Ituño, kameraların yansıtamayacağı kadar dişi ve samimi bir enerjiye sahip.

Siz çocukluğunuzda ya da ergenliğinizde kimden ne çaldınız? Kalp çalmak sayılmaz.

Álvaro: (kahkaha atar) Kalp çalmak niye sayılmıyormuş?

O konuda başarılı olduğunuzu zaten biliyorum. Özellikle Profesör ve Berlin’e Türkiye’de hayran olmayan yok.

(Álvaro ve Pedro birbirine beşlik çakar.)

Pedro: Çocukken bir keresinde şeker çalmıştım. Heyecandan kendimden geçmek üzereydim.

Itziar: Ben bir keresinde diş macunu çalmıştım ama bu konu hakkında daha fazla detay vermek istemiyorum.

Álvaro: Ergenken birkaç kere küçük nesneler çaldım ama mevzu çalınan eşyalar değildi. Aptalca ve değersiz nesnelerdi. Damarlarımda o adrenalini, o heyecanı hissetmek için yapmıştım.

 

Karakterlerinizden ne öğrendiniz ve en sevdiğiniz yönleri nedir?

Álvaro: Profesör’ü kendime en yakın bulduğum özelliği, çalışmayı sevmesi ve bundan çok büyük keyif alması. Hedefine odaklı kalıp bunu şevkle yapması beni çok etkiledi, aynı zamanda bu özelliklerini kendime de yakın buluyorum. Çok net bir duruşu var. Çok zeki ve akıllı ama bu denli çaba sarf etmeseydi hedefine ulaşamazdı. İşine adadığı zaman umurunda değil. Zeki olmak Tanrı vergisi olabilir ama sıkı çalışmak, kendini işine adamak senin kararındır. Elde etmek istediklerin için emek vermek zorundasın. Profesör’ün en beğendiğim tarafı da bu.

Pedro: Berlin çok rafine bir karakter ve onu oynamak her oyuncu için bir lütuf. Bu karakteri oynarken çok ayrıcalıklı hissettim. Bir oyuncu için çok büyük bir hediye Berlin karakteri. Çok katmanlı ve değişken bir yapıya sahip. Yorumlaması çok keyifli. Her ne olursa olsun hedefe odaklanması beni çok etkiledi. Hayatta bizi hedefimize giden yoldan saptıran çok fazla etken olabiliyor ama Berlin tüm sakinliğiyle yolundan sapmıyor. Bunun dışında korkunç bir karaktere sahip diyebiliriz. (kahkahalar)

Itziar: Rachel’in en sevdiğim yönlerinden biri çok hassas olmasına rağmen her hücresiyle hayatı deneyimlemekten korkmaması. Başından geçen kötü ve şiddet dolu evliliğe rağmen kendini aşka açıyor ve hayatına devam ediyor. Korkularının üstüne gidiyor ve kendini deneyimlemeyi tercih ediyor. Bazen prensipleri ona engel oluyor ama onları aşıp yeni prensipler ediniyor. Eski hayatını terk edip yeni dünyasında kendinden vazgeçmeden yeni bir yer ediniyor. Özünde çok güçlü bir karakter; gücünü de empatisine ve aşka inancına borçlu.

En eğlendiğiniz ya da sevdiğiniz sahneler hangileriydi?

Pedro: Ben şarkı söylediğimiz sahneyi çekerken çok mutlu oldum. İlk kez şarkı söyledim. Daha önce bir çekimde deneyimlediğim bir şey değildi. Ve bu sahneyi kardeşimle (Álvaro Morte’ye bakar) çekmek hayatımın en güzel anlarından biriydi. Şimdiyse sürekli şarkı söylemek istiyorum.

Profesör ve Berlin’in birbirine sarılıp “Bella Ciao” söyledikleri sahneden bahsediyorsunuz. Gerçekten çok duygusal bir sahneydi.

Álvaro: Hikâye çok hızlı akıyor ama benim de en sevdiğim sahneler duygusal olanlar. Bunun gibi sahneler çekerken insan bir nevi topraklanıyor ve kendine dönüyor. Berlin’le sarılıp şarkı söylediğimiz sahne, Rachel’le gözlerimizin içine bakıp birbirimize duygularımızı ifade ettiğimiz sahneler ya da diğerleriyle olanlar… Kısacası ben en çok o duygusal sahneleri sevdim.

Itziar: İlk sezonda çok durağan sahnelerim vardı. Genelde iç çekimlerdi, bu yüzden en çok aksiyon sahnelerini çekerken eğlendim. Yalınayak koşmak, kendimi yere atmak, dış çekimler… Bunlardan çok büyük keyif aldım. Ve tabii ki bu sahneleri çekerken karakterin duygularını da aktarabilmeniz lazım. En keyifli tarafı da belki bu.

Ben kapıdan çıkarken Pedro “Çav Bella”yı söylemeye başlar, Álvaro koluna girer ve ona eşlik eder.

Sevtap Tuzcu

1980'de Almanya'nın Friedrichshafen kasabasında doğmuştur. Berlin Freie Üniveristesi'nde İktisat ve Turkoloji, Humboldt Üniversitesi'nde Fransız Filolojisi okumuştur. Berlin Edebiyat Ajansı'nın kurucu üyesi olarak çeşitli edebiyat çevirileri yapmıştır. Reklam ve radyo metin yazarlığında kök salacağını düşünürken kendini birden Türkiye'nin müzik piyasasında menajerlik ve yapımcılık yaparken bulmuş. Sıkılgan bir arkadaş olarak müzik sektörüne de bir süre sonra sırtını dönüp kendini ticarete vermiş. Ne işle meşgulsün sorusuna, "Edebiyat falan filan" demekten vazgeçememiş. Arada bir kendini reklam ve kliplerde sanat yönetmenliği yaparken yakalıyor. Üç kedi anası ve en büyük hedefi "hayır" demeyi öğrenmek…

Related post

1 Yorum

  • Alvaro’nun yüzünden İspanyolca öğrenmeye karar verdim, ikinci sezondaki Raquel’le yaptığı para konuşması efsaneydi. Çok karizma adam.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir